⇒ “Uyuşmazlık, ihya hükmünün yerinde olup olmadığı ile iş mahkemesinde değerlendirilmesi gereken, hizmet tespiti ile sigortalılığa ilişkin değerlendirmelerin ihya davasında yapılıp yapılmayacağına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı tarafça Bakırköy 47. İş Mahkemesinin 2023/… Esas sayılı dosyasında, tasfiye sonucunda terkin edilen şirkete yönelik dava açıldığı, mahkemenin 12.07.2023 tarihli ara kararı ile davacıya ihya davası açmak üzere süre verildiği, davacı tarafça asıl davada yalnızca İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünü hasım göstererek ihya davasını açmış olduğu, mahkemenin ara kararı gereğince şirketin tasfiye sonucu sicilden terkin edilmesi nedeniyle davacı vekiline şirketin son tasfiye memuruna yönelik birleştirme talepli dava açılması yönünden süre verildiği, davacı vekili tarafından bu amaçla davanın açıldığı, mahkemenin 19.10.2023 tarihli kararı ile her iki dosyanın birleştirildiği görülmüştür … 14.06.1984 tarihinde tescil edildiği, tasfiye memuru …’ın şirketlerin tek ortağı olduğu, şirketin tasfiye kararı alarak tasfiye sonucunda 16.03.2023 tarihinde sicilden terkin edildiği, bu sebeple davanın TTK 547. maddesi gereğince açıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, dosya içerisine gerekli bilgi ve belgeler celp ibraz ettirildikten sonra davaların kabulüne ve ek tasfiye işlemleri için davalı …’ın tasfiye memuru olarak atanmasına, şirketin yeniden ihyasının davada talep edilen dava konusu ile sınırlı olarak tesciline, davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin tasfiye memurundan tahsiline karar verilmiştir. TTK’nın 547. maddesi, ek tasfiye başlığı altında; “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir” düzenlemesini getirmiştir. Davacı, ihyası istenen şirket aleyhine Bakırköy 47. İş Mahkemesinin 2023/… Esas sayılı dosyasında, hizmet tespiti talepli dava açmış, davalı şirketin sicilden terkin edilmesi nedeniyle eldeki davayı açmıştır. Davacının iş bu davayı açmasında, terkin olan şirketle ilgili açılmış olup, devam eden Bakırköy 47. İş Mahkemesinin 2023/… Esas sayılı dosyasında şirketin temsili için yeniden tescilini talep etmekte hukuki yararı bulunmaktadır. Mahkemece de kurulan hüküm de söz konusu dava ile sınırlı ihya kararı verilmiştir. Bu davalarda ticaret sicil memurluğu yasal hasım olup, davanın ayrıca tasfiye memuruna da yöneltilmesi gerekir. Tasfiyenin kapatılması için tüm tasfiye işlemlerinin eksiksiz yapılmış olması, tasfiye halindeki şirketin taraf olduğu tüm uyuşmazlıkların neticelenmiş olması gerekir. Bu nedenle davalılar vekilinin, şirketin tasfiyesinin usulüne uygun yapılmış olduğu, ihya için gerekli koşulların bulunmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. TTK’nın 541 ve devamı maddelerine göre terkin edilen şirketin ihyasında bir zamanaşımı süresi bulunmamaktadır. Ticaret sicili müdürlükleri ihya davalarında yasal hasım konumunda olduğundan, sicilden terkin işlemlerini yasa ve tüzük hükümlerine uygun yapmış olan sicil müdürlüğü yargılama giderlerinden sorumlu tutulamaz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2005/13309 E. 2007/837 K. sayılı emsal nitelikli kararında da Ticaret Sicili Müdürlüğünün yasal hasım olması nedeniyle yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu belirtilmiştir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’ nin 2016 / 2926 Esas 2016 / 3585 Karar ve 04.04.2016 tarihli kararı da bu doğrultudadır. Davalı … Sicil Memurluğu bu davada yasal hasım olduğundan yargılama giderleri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulamaz. Ancak davalı tasfiye memuru yargılama giderlerinden sorumludur. Diğer yandan, istinaf başvurusunda ileri sürülen, sigortalılığın tespiti davasındaki zamanaşımı ve hak düşürücü süreler ile hizmet tespiti davasının geçerli delillerle kanıtlanıp kanıtlanmadığı, bildirilmemiş hizmetin bulunup bulunmadığı hususları ihya davasının konusu değildir. Bu talepler, ihya kararından sonra şirketin davalı olarak yer alacağı hizmet tespiti davasında değerlendirilecektir. İhya davasında, ihya koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediği hususu değerlendirilecektir. Şirketin derdest bir davası bulunması ve taraf teşkilinin sağlanması bir ihya nedeni olduğundan, ilk derece mahkemesinin karar ve ve gerekçesi yerinde olup, davalı tasfiye memuru vekilinin yerinde görülmeyen istinaf başvuru nedenlerinin reddine karar verilmiştir.”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 19.12.2024 tarihli, E. 2024/1074 K. 2024/1924 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2025-01-29).
⇒ “Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince ek tasfiye işlemi için şirketin sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İstinaf başvurusu ise ilk derece mahkemesinin, tasfiye memuru atanmasıyla ilgili 10.03.2023 tarihli ek kararına yöneliktir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne ve ardından tasfiye memuru atanmasına dair ek karar verilmiş; bu ek karara karşı, davacı vekilince, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Uyuşmazlık, şirketin ek tasfiyesi için ihyasına ve ayrıca tasfiye memurunun atanmasına dair verilen karar sonrasında tasfiye memuru olarak atanan şirket tasfiye memurunun karar tarihinden önce vefat etmiş olmasının anlaşılması üzerine, ek tasfiyeye ilişkin alınan ek kararda, resen belirlenen tasfiye memuruna ücret takdirinin yerinde olup olmadığı, şirketin diğer ortaklarının tasfiye memuru olarak atanıp atanamayacağına ilişkindir. Dosya kapsamından, davacı kuruma İstanbul 19. İş Mahkemesinin 2018/… Esas sayılı dosyasında, 09.02.2022 tarihli muhtıra gönderildiği, söz konusu muhtırada, dosyada davanın … yönünden kabulüne karar verildiği, istinaf incelemesi sonucunda dosyanın kararın tebliğ edilmesi için geri çevrildiği, davalı şirketin tebligat adresinin tespiti yönünden sicil kayıtları sorgulandığında firmanın fesih suretiyle kapalı olduğunun anlaşıldığı, şirket kayıtlarının kapalı olması nedeniyle davacıya şirketin ihyası için çıkarılan muhtıraya rağmen herhangi bir işlem yapılmadığı belirtilerek, geri çevirme kararı gereğince davalı şirkete tebligat yapılacağından şirketin ihyası ve tasfiye memuru atanması için ihtarda bulunulduğu, davacı vekili tarafından iş bu ihya davasının açıldığı, tasfiye memuru olarak atanan …’nın 22.02.2022 dava tarihinden önce 08.05.2021 tarihinde vefat ettiği, … – … Kollektif Şirketinin 10.04.1978 tarihinde tescil edildiği, ortaklarının … olduğu, şirketin son tescilini 23.10.1991 tarihinde yaptırdığı, …’nun bilgi banka kayıtlarında firmanın fesih suretiyle kapalı olduğuna dair notun mevcut olduğu, mahkeme tarafından davacı talebi üzerine davanın kabulüne karar verildiği, yargılama aşamasında tasfiye memuru olarak atanan kişiye herhangi bir tebligatın yapılmadığı anlaşılmıştır. Davacı vekili tarafından tasfiye memuruna kararın tebliğ edilememesi ve tasfiye memurunun vefatının dava öncesinde gerçekleşmiş olduğunun öğrenilmesi üzerine, 08.03.2023 tarihli dilekçe ile mahkemeden emsal olarak gösterilen ilk derece mahkeme kararı gereğince tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına dair ek karar verilmesi talep edilmiştir. Mahkeme tarafından, dosya üzerinde yapılan değerlendirme ile istinafa konu olan 10.03.2023 tarihli ek karar ile birlikte davacı vekilinin talebi reddedilerek, resen tasfiye memuru atanıp ücret takdir edilmiştir. TTK’nın 547. maddesi, ek tasfiye başlığı altında; “(1) Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurları, yönetim kurulu üyeleri, pay sahipleri veya alacaklılar, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden, bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar, şirketin yeniden tescilini isteyebilirler. (2) Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir” düzenlemesini getirmiştir. Somut davada, iş mahkemesine ait yukarıda yer verilen muhtıra içeriğinde tasfiye sonucunda terkin edilen şirkete tebligat yapılabilmesi amacıyla şirketin ihyası ve tasfiye memuru atanması istenmektedir. Mahkemece, dava öncesinde tasfiye memurunun vefat etmiş olduğunun bildirilmesi üzerine verilen hükmün tasfiye memuru yönünden zaten geçerliliğinin hukuken olmadığı dikkate alınarak, davacı vekilinin tasfiye memuru atanmasına yer olmadığına dair ek karar talebinin reddi ile birlikte şirketin tasfiye tarihi de dikkate alınarak tasfiye memuru atanmasına yönelik verilen karar HMK’nın 305/A maddesi gereğince hükmün tamamlanması olarak değerlendirilmesi uygun görülmüştür. HMK’nın 30. maddesinde düzenlenen usul ekonomisi ilkesi de göz önünde bulundurularak verilen ek kararda isabetsizlik görülmemiştir. Mahkemece atanan tasfiye memuruna ücret takdir edilmesinde de usule aykırılık yoktur. Zira ihya kararı sınırlı olarak verilmiş olup ek tasfiye işlemleri tamamlandığında şirketin sicil kaydının kapatılması için tekrar başvuru işlemlerinin yapılması gerekecektir. Tasfiye memurunun yapacağı işler dikkate alındığında, tayin edilen ücretin de makul olduğu sonucuna varılmıştır.”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 05.12.2024 tarihli, E. 2023/816 K. 2024/1754 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2025-01-29).
⇒ “Dava, TTK’nın 547. maddesi gereğince ek tasfiye işlemlerinin yapılabilmesi için şirket sicil kaydının ihyası talebine ilişkindir. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu karara karşı, davalı tasfiye memuru … tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülmüş olan istinaf nedenleriyle ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı vekili, müvekkilinin 1998 yılının Aralık ayından itibaren tasfiye edilen … San. ve Tic. Ltd. Şti.’nde çalışmasına rağmen, bir kısım çalışmalarının SGK’ya bildirilmediğini, erken emeklilikle ilgili yapılacak yasal düzenlemeden faydalanmak için hizmet tespit davası açılacağını, ancak terkin edilen şirketin davalı gösterilmesinin mümkün olmadığından taraf teşkilinin sağlanması için şirketin ihyasının talep edildiğini belirterek, şirketin ihyasına karar verilmesini istemiştir. İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü müzekkere cevabı ve kayıtlarına göre; ihyası istenilen …San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin ortaklar kurulunca alınan kararla tasfiye sürecine sokulduğu, tasfiye işlemlerinin tamamlanarak 07.10.2016 tarihinde şirketin terkin edildiği, dava dilekçesinin aksine terkinin re’sen yapılmadığı ve TTK’nın 547. maddesi gereğince, ihya talebinin yasal hasım olan sicil müdürlüğü ile son tasfiye memuruna yöneltildiği anlaşılmaktadır. Ticaret sicilinden terkin edilen şirketlerin yeniden ihyasının sağlanması amacıyla 6102 sayılı TTK kapsamında iki farklı yol öngörülmüştür. Buna göre, tasfiye sürecine giren şirketlerin tasfiye işlemlerinde eksiklik olması halinde TTK’nın 547. maddesi kapsamında sicilden terkin edilen şirketin tekrar sicile kaydedilmesi mümkündür. Örneğin şirkete ait bir malvarlığının bulunması veya devam eden bir dava bulunması bu duruma örnek olarak gösterilebilir. Bir diğer yol ise TTK’nın Geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edilen şirketlerin yeniden tescilidir. Buna göre asgari sermaye miktarına ulaşmayan, adres değişikliğini bildirmeyen şirketlerin re’sen kayıtlardan terkini halinde şirketin faal olması ve gerekli bazı koşulların da gerçekleşmesi halinde tekrar sicile kaydı mümkündür. Yukarıda belirtildiği üzere, ihya talebi TTK’nın 547. maddesine dayalıdır. İlk derece mahkemesince, yetkisizlik kararı üzerine tensip zaptı düzenlenmiş ve duruşma açılmaksızın hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerekçeli kararda isabetli şekilde hukuki yararın bir dava şartı olduğu belirlendikten sonra, derdest bir hizmet tespiti davası bulunmadığı ve ihyası talep edilen şirkette çalışıldığına ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Tüzel kişiliği sona eren bir şirkete karşı dava açılmak istendiği takdirde, bu şirketin ihyasına karar verilmesi zorunludur. İhya davası basit yargılama usulüne göre incelenmesi gerekmektedir. HMK’nın 316 vd. maddelerinde basit yargılamaya ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. HMK’nın 318. maddesinde, tarafların tüm delillerini dilekçe ile birlikte verecekleri düzenlenmiştir. Ön inceleme ve tahkikatın usulü ise aynı Kanun’un 320. maddesinde belirlenmiştir. Yargılamada, tarafların ileri sürdüğü vakıaların denetlenmesi gerekmektedir. Dava basit usule tabi olmakla, HMK’nın 320/1. maddesi uyarınca duruşma açılmadan karar verilmesi mümkün ise de bunun için hukuki dinlenilme hakkının tam olarak sağlanmış olması ve müphem noktaların açıklığa kavuşmuş olması gerekmektedir. Somut olayda, mahkemece tensip zaptı ile duruşma günü tebliğ edilmiş ancak duruşma açılmamıştır. Esasen, çalışmaya ilişkin belgeler açılacak davada değerlendirilecek olup, ihya davasında bu belgelerin değerlendirilmesine gerek bulunmamasına rağmen, davacı vekili istinaf başvurusu ekine bir kısım çalışma belgelerini eklemiştir. Derdest bir dava bulunması halinde ihya kararı verilmesi gerekirse de, açılacak bir davada ihya kararının verilmesi için TMK’nın 2. maddesindeki dürüstlük kuralına göre işlem yapılması gerekir. Eldeki davada, davacı, hizmet tespiti davası açacağını belirterek, somut beyanlar ileri sürmüş ve çalışmaya ilişkin bir kısım deliller sunmuştur. İhya davasının amacı dikkate alındığında, bundan fazla bir ispat yükü davacıdan beklenemez. Bu nedenle ihya talebine ilişkin delillerin duruşma açılarak sorulması ve sonucuna göre işlem yapılması gerekmektedir. HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkı, açıklama ve ispat hakkını ve mahkemenin bu açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve karaların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini de kapsar. Davacıya taleplerini açıklama fırsatı verilmeden karar verilmesi, hukuki dinlenilme hakkını ihlal eder niteliktedir. Bu nedenle, mahkemece duruşma açılarak, davacının sunacağı belgelerin değerlendirilmesi ile gerektiğinde hizmet tespiti davasının yürütülmesi ve infazı ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve deliller toplanmadan karar verilmesi isabetli olmamıştır.”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesinin 23.05.2024 tarihli, E. 2024/639 K. 2024/869 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2025-01-29).
⇒ “Davacı tarafından dava dışı şirketten alacaklı olduğu, ancak şirketin ticaret sicilinden terkin edilmiş olduğunun anlaşıldığı iddiası ile dava dışı şirketin ihyasına karar verilmesi talep edilmiş, mahkemece davacı tarafından dava dışı şirkete açılmış icra takibi veya dava bulunmadığı gerekçesiyle hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
6100 sayılı Kanun’un 114 üncü maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi gereğince davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır. Hukuki yararın bulunması, sonuç istemlerin hükme bağlanmasında davacının menfaatinin bulunması demektir. Sicilden terkin edilmiş şirket hakkında alacak davası açılacağı iddiası ile ihyasının istendiği davada, davacının alacağın varlığını ispatlamasına gerek bulunmamaktadır. Davacının, ihyası istenen şirketten olan alacağını tahsil amacıyla yapacağı icra takibi veya açacağı davada taraf teşkilini sağlayabilmesi için şirketin ihyası gerekeceğinden şirketin ihyasını istemekte davacının hukuki yararının olduğu kabul edilerek karar verilmesi gerekirken açıklanan sebeplerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir. ”
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 18.11.2024 tarihli, E. 2024/5226 K. 2024/7997 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2025-01-02).
[İhya/Ek Tasfiye Kararının Tescil ve İlanına İlişkin ve Henüz Yapılmayan Masraflar Bakımından Bir Karar Verilemeyeceği Hakkında]
⇒ “Dava, tasfiye halinde …. AŞ’nin ihyası istemine ilişkindir. TTK’nın 547. maddesinde “Tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa, son tasfiye memurlarının, YK üyelerinin, pay sahibi veya alacaklıların, şirket merkezinin bulunduğu yerde ki asliye ticaret mahkemesinden bu ek işlemler tamamlanıncaya kadar şirketin yeniden tescilini isteyebilecekleri, mahkemenin istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse ek tasfiye için yeniden tesciline ve bu işlemleri yapmaları için tasfiye memuru atayacağı düzenlenmiştir. Şirketin tasfiye işlemlerinin eksiksiz ve tam olarak yapılması halinde tüzel kişiliğin sona ermesinden söz edilecektir. Ticaret sicil kayıtlarında şirketin tasfiyesinin sona erdiği 06/12/2023 tarihinde tescil edilerek tasfiyesinin tamamlandığı, .. AŞ’nin, şirket aleyhine açılan İzmir 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2023/… esas sayılı dava dosyasında taraf olduğu; borçlu şirket hakkında davanın devam edilebilmesi için davacının ihya talebinde hukuki yararı bulunmaktadır. HMK’nin 326-(1) maddesi gereğince; kanunda yazılı haller dışında, yargı gideri davada haksız çıkan taraftan alınmasına karar verilir. Tasfiyenin eksiksiz yapılmasından tasfiye memuru sorumlu olup dava da haksız çıkan davalı tasfiye memuru aleyhine yargı giderine hükmedilmesinde isabetsizlik yoktur. Somut olayda, TTK’nin 547. maddesi gereğince ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu, davalı tasfiye memurunun, tasfiye halindeki şirketin davacı tarafından açılan dava gereğince de ihya kararı verilmesi gerektiği, davacı şirkete herhangi bir fayda sağlamayacağına ilişkin savunmasının yerinde olmadığı, şirket tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesinde hukuka aykırılık bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle; davalı tasfiye memuru ….istinaf başvurusunun esastan reddine, kararın tescil ve ilanına karar verildiği; kararın tescil ve ilanına ilişkin, henüz yapılmayan masraflar hakkında bir karar verilmemesi gerektiğinden bu kısma ilişkin olarak davacı vekilinin istinaf nedeni yerinde görülmüştür. Davacı vekili, ticaret sicili yargı gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmasını talep etmekte ise de davalı ticaret sicili yasal hasım konumunda olduğundan, yargı giderinden sorumlu tutulamayacağı gibi aleyhine vekalet ücretine de hükmedilemez. Davacı vekilinin aksi yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir. ”
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesinin 04.10.2024 tarihli, E. 2024/1413 K. 2024/1407 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2025-01-02).