⇒ “Dava, tasfiyesine karar verilen kooperatifin yeniden ihya edilmesi taleplidir. TTK 547/2 maddesi ek tasfiyeden bahsetmekte ancak ek tasfiyenin nelerden ibaret olacağına ilişkin bir sınırlandırmaya gitmemektedir. Tasfiye dışı bırakılan hukuki işlem bir olabileceği gibi birden fazla da olabilir. Böyle bir halde her hukuki uyuşmazlık için ihya kararı almak usul ekonomisine aykırı olduğu gibi ihya kararı verilmiş bir kooperatif için yeniden ihya kararı almanın hukuki yanı da yoktur. Zira, açılan veya açılacak bir dava ile sınırlı olarak, ihya kararı verilmesi, tasfiye kurumunun ruhuna uygun değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmekte ise de, yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın HMK 370/2 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2021/734 K. 2021/107 T. 15.09.2021 (Eklenme Tarihi: 2022-03-01). Aynı yönde Yargıtay 6. Hukuk Dairesi, E. 2021/800 K. 2021/622 T. 05.10.2021 (Eklenme Tarihi: 2022-03-01).
⇒ “6102 sayılı TTK’ nın 547/2 maddesi uyarınca açılan dava ile sınırlı olmak üzere ihya kararı vermiştir. TTK 547/2 maddesi ek tasfiyeden bahsetmekte ancak ek tasfiyenin nelerden ibaret olacağına ilişkin bir sınırlandırmaya gitmemektedir. Tasfiye dışı bırakılan hukuki işlem bir olabileceği gibi birden fazla da olabilir. Böyle bir halde her hukuki uyuşmazlık için ihya kararı almak usul ekonomisine aykırı olduğu gibi ihya kararı verilmiş bir kooperatif için yeniden ihya kararı almanın hukuki yanı da yoktur. Bu nedenle açılan veya açılacak bir dava ile sınırlı olarak, ihya kararı verilmesi, tasfiye kurumunun ruhuna uygun değildir. (Yargıtay 23. H.D’nin 25.01.2021 tarih 2018/1902 E- 2021/167 K, 10.12.2020 tarih 2018/1902 E- 2021/167 sayılı, Yargıtay nin 29.04.2021 tarih 2021/813 E-2021/2057 K sayılı kararları). Açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesi kararındaki “sınırlı” ihya sonucu doğuran ibarelerin çıkartılması gerektiği sonucuna varılmıştır.
Bu durumda, yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığından Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararı sınırlı ihya ile ilgili kısım yönünden resen kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekmiştir.” İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/908 K. 2021/1012 T. 20.09.2021 (Eklenme Tarihi: 2022-03-01).
Aynı yönde İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 26.06.2024 tarihli, E. 2024/764 K. 2024/1250 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2024-09-07).
⇒ “…şirketin yeniden sicile kaydedilmesinin ve ek tasfiye yapılmasının gerekleri içerisinde şirketin bir davada davalı olarak bulunması veya aleyhine icra takibi yapılmasının da söz konusu olabileceği, dosya kapsamı itibariyle Konya Ticaret Sicil Memurluğunda … sicil numarası ile kayıtlı … Yeri Yapı Kooperatifi’nin tasfiye kapanışı yaparak 27/01/2004 tarihinde sicilde kaydının silindiği, ancak davacı tarafından ilgili Kooperatifi hakkında tasfiye öncesinde alacak istemiyle dava açıldığı anlaşılmakla sicilden kaydı silinen Kooperatifi’nin ek tasfiye işlemleri için TTK. madde 547 uyarınca ihyasına karar verilmesinin doğru olduğu, fakat Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 11/03/2021 tarih, 2021/638 Esas ve 2021/772 Karar ve Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin 25/01/2021 tarih 2018/1902 Esas 2021/167 Karar sayılı ilamlarında belirtildiği gibi, TTK 547/2 maddesi ek tasfiyeden bahsetmekte ancak ek tasfiyenin nelerden ibaret olacağına ilişkin bir sınırlandırmaya gidilmediği, ek tasfiye işlemleri için bir tane dava açılabileceği gibi birden fazla dava veya uyuşmazlık bulunması mümkün olduğu, bu nedenle açılan veya açılacak bir dava ile sınırlı olarak, ihya kararı verilmesi, tasfiye kurumunun ruhuna uygun olmadığı, böyle bir halde her hukuki uyuşmazlık için ihya kararı almak usul ekonomisine aykırı olduğu gibi ihya kararı verilmiş bir kooperatif için yeniden ihya kararı almakta hukuki yararın da söz konusu olamayacağından, ilk derece mahkemesince davacı tarafından açılan dava ile sınırlı olmak üzere ihya kararı verilmesi doğru olmadığından, istinaf kanun yoluna başvuran davalıların istinaf taleplerinin kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince yeniden karar verilmesi gerektiği sonuç ve kanaati[ne varılmıştır].” Konya Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, E. 2021/116 K. 2021/442 T. 01.04.2021 (Eklenme Tarihi: 2023-01-15).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2022 tarihli bir içtihadında yukarıda yer alan içtihatların tam aksi yönünde karar verildiği anlaşılmaktadır:
“Dava, 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesinde düzenlenen ek tasfiyeye ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesinde tasfiyenin kapanmasından sonra alacaklıların alacağının tahsili istemi ile dava açması durumunda mahkemece istemin yerinde olduğuna kanaat getirilirse tasfiye olunan şirketin sadece bu işlemlerin yapılması için yeniden tesciline karar verileceği düzenlenmiştir. İlk Derece Mahkemesince isabetli bir şekilde …1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2018/535 Esas sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere şirketin ek tasfiyesine karar verilmesine rağmen Bölge Adliye Mahkemesince yanılgılı değerlendirme sonucu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak ihyası istenen şirketin sınırsız ihyasına karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/3416 K. 2022/2496 T. 28.03.2022 (Eklenme Tarihi: 2023-01-15).
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin bozma ilâmından sonra Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesince, Yargıtay’ın bozma ilâmına uyulmasına ve dava konusu şirketin “… dava dosyası üzerinden devam eden dava ve bu davanın konusu uyuşmazlıkla sınırlı olarak ihyası[na],…” karar verilmiştir (Bkz. Kayseri Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi, E. 2022/1491 K. 2022/2131 T. 14.10.2022).
Aksi yönde ve daha güncel tarihli bir Bölge Adliye Mahkemesi kararı için bkz. İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 26.06.2024 tarihli, E. 2024/764 K. 2024/1250 sayılı ilâmı.
⇒ “Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, dava tarihi itibariyle ihyası istenen şirketin Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/… Esas 2017/… Karar sayılı ilamı ile ihyasına karar verildiği, verilen kararın dava tarihinden önce kesinleştiği, ihyanın belirli bir davaya münhasır olmadığı, mahkeme kararının kesinleşmesi ile hüküm doğuracağı, Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki ilanın kurucu değil, bildirici bir etkiye sahip olduğu, kesinleşmiş karar ile tüzel kişiliğinin ihya edildiği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
KARŞI OY
Dairemizin yerleşik uygulaması, 3. kişiler tarafından 6102 sayılı Yasa’nın Geçici 7. maddesine istinaden açılan davaların TTK 547 maddelerinde öngörülen ek tasfiye niteliğinde olduğu ve dayanak davaya münhasır, tasfiyeye karar verilmesi gerektiği yönündedir.
Dayanak karardan, ihya kararının Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/… esas sayılı dosyasına münhasır verildiği anlaşılmaktadır. Kararın hüküm fıkrasında bu hususun açıklanmamış olması tavzihini gerektirir bir eksiklik olup, şirketin hiç terkin edilmemiş gibi bir sonuç doğurması mümkün değildir.
Aksi düşüncenin kabulü 6102 sayılı TTK Geçici 7. maddesi amacına aykırı ve hükmü işlevsiz bırakacak sonuç doğuracaktır.
Şirket, Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.03.2017 tarihli kararı ile, Ankara 14. İş Mahkemesi’nin 2014/… esas sayılı dosyası için ihya edilmiştir. 6102 sayılı Yasanın 31/2 ve Yönetmeliğin 29/3 maddesi gereğince, bu dosyanın tasfiyesi tamamlandığında tasfiye memuru veya ilgililerin Ticaret Sicil Memurluğuna müracaatla şirketi tekrar sicilden terkin ettirmeleri mümkün olup, bu durumda eldeki davanın dayanağı dosyada şirket terkin durumunda olacak, davacı yeniden şirketin ihyasını talep etmek zorunda kalacaktır.
Bu durumda, davacının eldeki dava yönünden davada hukuki yararının bulunduğu izahtan varestedir.
Açıklanan bu nedenlerle davacının temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmasına karar verilmesi gerekirken temyiz isteminin reddi ile kararın onanmasına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne karşıyım.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2021/335 K. 2022/2331 T. 24.03.2022 (Eklenme Tarihi: 2023-02-04).
Aynı yönde bkz. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.03.2022 tarihli, E. 2021/2868 K. 2022/2249 sayılı ilâmı ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 06.10.2022 tarihli, E. 2022/702 K. 2022/1401 sayılı ilâmı.
⇒ “…3. kişiler tarafından açılan TTK Geçici 7/15 maddesine dayalı ihya davaları 6102 sayılı TTK 547/2 maddesinde düzenlenen ek tasfiye niteliğinde olup, mahkemece şirketin ihyasına karar verilmesi durumunda ek tasfiye işlemlerinin yapılması için tasfiye memurunun da atanması gerekmektedir.
Bölge Adliye Mahkemesince şirketin ihyasına (ek tasfiye) karar verilmesine rağmen, tasfiye işlemlerini yürütmek üzere tasfiye memuru atanmaması TTK 547/2 maddesi uyarınca yerinde değildir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2022/3952 K. 2022/5493 T. 05.09.2022 (Eklenme Tarihi: 2023-02-04).
⇒ “Dosya kapsamı itibarıyla davacı tarafından aralarında ihyası istenen şirketin de bulunduğu şirketler aleyhine 19/10/2018 tarihli dilekçe ile işçi alacaklarının rücuen tahsili istemiyle Ankara 26.. Asliye Hukuk Mahkemesinde … Esas sayılı dava dosyasında derdest rücuan alacak davasının açıldığı, … kayıtlarına göre son 5 yılda genel kurul toplantısını yapmamış olması… [münfesih] olmalarına ve sayılmalarına rağmen TTK’nın [Geçici] 7. maddesi uyarınca Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından şirkete yapılan 08.11.2013 tarihli ihtar ve 07.10.2013 tarihli ve 8420 sayılı Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde yayımlanan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmayan şirketin ticaret sicilinden 23.01.2014 tarihinde re’sen silindiğinin tescil edildiği anlaşılmıştır.
Davalı vekili katılma yolu ile istinaf başvuru dilekçesi ekinde sunulan Ankara 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.03.2017 tarih ve … sayılı kararında; davacı…tarafından 14. İş Mahkemesi’nde görülen … sayılı davada … davası açmak üzere süre verildiği belirtilerek davalı … aleyhine… ……. TTK’nın geçici 7. maddesi gereği açılan ihya davasının kabulü ile … ..AŞ’nin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca herhangi bir dava dosyası ile sınırlı olmaksızın ihyasına … [karar] verilmiş, bu karar istinaf edilmeksizin 10.11.2017 tarihinde kesinleşmiştir. İhyası istenen… … San. [v]e Tic. AŞ’nin ticaret sicil kayıtlarına göre dava tarihi itibarıyla faal olduğu anlaşılmıştır. Bu durumda dava tarihi itibarıyla ihya istemine konu şirket faal, eş deyişle ticaret sicilinden terkin edilmemiş olduğuna göre davacının işbu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Nitekim Yargıtay 11. HD’nin 04.11.2019 tarih ve…. Esas sayılı emsal nitelikteki kararı da bu yöndedir.* O halde davalı … vekilinin bu yöndeki istinaf sebebinin kabulü ile ilk derece mahkemesince verilen karar kaldırılarak hukuki yarar dava şartı bulunmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir.” Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin 24.03.2021 tarihli, E. 2020/1123 K. 2021/418 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-30-07).
* Emsal olarak gösterilen ancak maskelenerek, emsal.uyap.gov.tr’ye yüklenen karar, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin “2018/5801 Esas-2019/6748 [Karar] sayılı” ilâmı olsa gerek. Zira Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesinin benzer kararlarında da (bkz. Ankara Bölge Adliye Mahkemesinin 22.12.2022 tarihli, E. 2022/1374 K. 2022/1735 sayılı ilâmı.), aynı tarihli karara atıf yapıldığı gibi Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin K. 2019/6748 sayılı ilâmı da, “Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi’nce, ihyası istenen şirketin Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/… esas 2015/… karar sayılı kesinleşmiş ilamı gereğince eldeki dava açılmadan önce ihyasına karar verildiği, eksik kalan tasfiye işlemlerini tamamlamak üzere en son tasfiye memuru olan …’nun atandığı, ihya kararında herhangi bir dava dosyası ile sınırlı olmaksızın ihya kararı verildiği, ihyası istenen şirketin halen sicilde faal olduğu, açılan davada hukuki yarar bulunmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” şeklindedir.
⇒ “…esasen dava dışı şirketin İİK hükümlerine göre iflas tasfiyesi yoluyla tasfiyesi tamamlanıp iflasın kapatılması suretiyle sicilden terkin olduğu dosya kapsamından anlaşılmakla, somut olayda terkin işlemine karşı işbu kapanma kararını veren mahkeme nezdinde dava ile açılabilecek olmasına, doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine terkin istemiyle açılan işbu davanın dinlenemez nitelikte olmasına göre, yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıl[mıştır].” Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 29.04.2021 tarihli, E. 2020/6149 K. 2021/4259 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-30-07).
* Örnek bir ilk derece mahkemesi kararı için bkz. “…davaya konu … ve Sanayi Ltd. Şti.’nin iflasının kapatılmasına karar verildiği, kapatmanın şirketin tüzel kişiliğini sona erdirmeyeceği, şirketin ticaret sicilinden kaydının silinmediği, aksine kaydının halen açık olduğu, ancak bu durumda ikinci alacaklılar toplantısı yapılması mümkün olmadığından İİK’nun 194. maddesi uyarınca davanın durdurulmasına gerek bulunmadığı, Kayseri 8. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin … Esas sayılı dava dosyası üzerinden davaya devam edilebileceği, davanın da iflas idaresine değil borçlu ya da davalı olan şirket aleyhine devam edilmesi gerektiği (Bkz. Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku C.3 Sahife 2907), ayrıca iflasın kapanması kararını veren mahkeme nezdinde dava ile iflasın kapatılmasının kaldırılması davası açılabilecek iken, doğrudan Ticaret Sicil Müdürlüğü aleyhine ihya istemiyle açılan işbu davanın dinlenemez nitelikte olmasına göre, tüm bu nedenlerle de davacının bu davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin, 26/03/2009 tarihli, 2007/14231 Esas ve 2009/3623 Karar sayılı ve 29/04/2021 tarihli, 2020/6149 Esas ve 2021/4259 Karar sayılı emsal kararları).” Kayseri 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 18.04.2022 tarihli, E. 2021/778 K. 2022/305 sayılı ilâmı.
⇒ “Dosyadaki belgelere ve Yargıtay bozma ilamına [Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 12.10.2022 tarihli, E. 2021/4156 K. 2022/4707 sayılı ilâmı.] göre davacı … tarafından yapılan yer altı sulama tesislerinin intifa hakkı ile birlikte ihyası istenen kooperatife devredildiği, devir bedelinin tahsili için icra takibi başlatıldığı, yasal değişiklik ve buna dayanılarak çıkartılan genelge ile kooperatifin mülkiyeti devralma hakkından vazgeçmesi halinde ödenmemiş borçların tahsil edilmeyeceği prosedürüne yer verildiği anlaşılmaktadır. Böylelikle, inşaatı … tarafından yapılan yer altı sulama tesisleriyle ilgili olarak davacı …’nin, yer altı sulama tesislerinde intifa hakkı sahibi olan ve mülkiyet hakkından vazgeçme hakkı bulunan kooperatifin ihyasını istemekte hukuki yararı bulunduğu, ek tasfiye şartlarının oluştuğu, TTK’nın geçici 7. maddesindeki 5 yıllık hak düşürücü sürenin söz konusu olmadığı kanaatine varılmıştır. Buna göre davanın kabulü ile kooperatifin ihyasına, bu konudaki genelge ve icra takipleri ve bu takiplerin konusuyla sınırlı olarak kooperatifin ihyasına, ek tasfiye memuru olarak son yönetim kurulu başkanı …’in tasfiye memuru olarak atanmasına dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
Yargıtay [6. Hukuk Dairesinin] 20.12.2021 tarih 2021/6201 E, 2021/2362 K sayılı kararında resen terkin edilen kooperatifin ihyasına ilişkin davada davalı … yasal hasım konumunda bulunup yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu olmayacağı belirtilmekle davalı aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmemiştir.” İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 20.01.2023 tarihli, E. 2022/1940 K. 2023/95 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-31-07).
[Açılacak Davada Husumet Düşecek Kooperatifin İhyası (Ek Tasfiyesi) Talebinde Hukuki Yararın Bulunduğu Hakkında]
⇒ “Dava, 6102 sayılı TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden re’sen terkin edilen kooperatifin ihyası istemine ilişkindir. Davacı noter kanalı ile kooperatif hissesi satın aldığını ve dava dilekçesinde terkin edilen kooperatifin taşınmazlarının mevcut olduğunu, açılacak davada kooperatife husumet düşeceğini, bu nedenle sicilden silinen kooperatifin ihyasını talep etmektedir. Bu durumda davacının dava açmakta hukuki yararı olduğu kabul edilerek davacının bu iddiası mahkemece araştırılıp sonuca göre karar verilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun esastan reddi kararı doğru olmamış, istinaf mahkemesi kararı kaldırılarak ilk derece mahkemesi kararının bozulması uygun görülmüştür.” Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 27.04.2022 tarihli, E. 2021/2463 K. 2022/2464 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-03-08).
⇒ “Dava, ticaret sicilinden terkin edilen kooperatif tüzel kişiliğinin yeniden ihyası istemine ilişkin olup, somut olayda, S.S. … Arsa ve Konut Yapı Kooperatifinin 20/06/2012 tarihinde tasfiye sonucunda ticaret sicilinden terkin edildiği, davacıların Adana 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/… Esas sayılı dosyası ile kooperatif aleyhine 16/10/2001 tarihli ihraç kararının iptali istemiyle açmış oldukları davada, kooperatifin ihyası için süre verildiği anlaşılmaktadır.
1198 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 98. maddesinin yollamasıyla kooperatifler hakkında da uygulanacak olan 6102 sayılı TTK’nın 547. maddesi hükmünde tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işleminin nasıl yapılacağı ve kooperatifin yeniden ihyasına ilişkin usul ve esaslar ayrıntılı şekilde tespit edilmiştir. Buna göre, tasfiye kapanışı yapılarak ticaret sicilinden terkin edilen kooperatif aleyhine açılan davanın devam edebilmesi için mahkemece bu ek işlemler sonuçlandırılıncaya kadar kooperatifin ihya edilerek yeniden ticaret siciline tescil ve ilan edilmesi, başka bir anlatımla tüzel kişiliği bu dava sonuçlanıncaya kadar devam eden kooperatifin açılan dava kesinleştikten sonra ticaret sicilinden tekrar terkin edilmesi gerekmektedir. Bu durumda mahkemece, salt mezkûr dava ile sınırlı olarak ihya kararı verilmesi gerekirken, sınırlama yapılmaksızın yazılı şekilde ihya kararı verilmesi hatalı olup, bu nedenle kararın bozulması gerekmekte ise de, yapılan bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden kararın HMK 370/2 maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.” Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 24.01.2022 tarihli, E. 2021/1866 K. 2022/222 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-03-08).
[Derdest Davada İhyasına (Ek Tasfiyesine) Karar Verilen Şirketin Ticaret Siciline Tescili Edilmesi, Tasfiye Memuru Atanması ve Tasfiye Memuruna Tebligat Yapılması Gerektiği Hakkında]
⇒“…davacı şirketin ihya edildiği fakat sicile tescil edilmediği, sicile tescil ettirilmeden ve geri çevirme ilamı yerine getirilmeden Yargıtay’a gönderildiği, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/… Esas, 2020/… Karar sayılı ilamı ile maddi hataya dayalı olarak temyiz isteminin reddine karar verildiği, bu ilamın da vekaletnamesi geçerli olmayan vekil ile sicilden terkin edilip sicile ihya kararından sonra tescil ettirilmeyen şirketin eski sicil adresine Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edildiği ve bu tebligatlar geçersiz olmasına rağ[m]en mahkemece geçerli sayılarak kararın kesinleştirildiği anlaşılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesinin 27.02.2019 tarihli, 2018/5518 Esas, 2019/836 Karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde şirketin ihyası Ticaret Siciline tescil ettirilip gerekçeli karar ile (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 2020/231 Esas, 2020/875 Karar sayılı ilamı usulüne uygun tebliğ edilmediğinden karar kesinleşmediğinden mahkemece talep kabul edilerek Yargıtay (Kapatılan) 15. Hukuk Dairesi’nin 27.02.2019 tarihli, 2018/5518 Esas, 2019/836 Karar sayılı ilamında belirtildiği şekilde şirketin ihyasının sağlanması için talep edene yetki verilmesi gerekirken ek karar ile talebin reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.
Mahkemece yapılacak iş; her ne kadar İstanbul Anadolu … Asliye Ticaret Mahkemesinin 2019/… Esas, 2019/… Karar sayılı kararında ‘Geçici 7. maddeye göre ihya kararı verilen şirketin tasfiye haline gireceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığından tasfiye memuru atanmamıştır. Ancak ihyanın sonuç doğurabilmesi için kararın tescil ve ilanı uygun görülmüştür.’ gerekçesi ile ihya kararı verilip tasfiye memuru atanmasa da ihya kararı veren mahkemeden her zaman tasfiye memuru atanması talep edilebileceğinden talep edene İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2019/… Esas, 2019/… Karar sayılı dosyasında tasfiye memuru atanması ve ihya kararının tescili için yetki verilmesi, tasfiye memuru atanıp ihya kararı tescil edildikten sonra tasfiye memuruna gerekçeli kararın tebliği ile temyiz ve cevap süreleri beklenildikten sonra karar temyiz edilir ise dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere dairemize gönderilmesinden ibarettir.
Açıklanan nedenlerle hatalı değerlendirme ile ek karar ile talebin kabulü yerine reddine karar verilmesi hatalı olmuş, ek kararın bozulması gerekmiştir.”
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 29.06.2022 tarihli, E. 2022/2024 K. 2022/3779 sayılı ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-03-08). Aynı yönde bkz. Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 01.10.2019 tarihli, E. 2019/2591 K. 2019/4573 sayılı ilâmı.
[6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Geçici 7. maddesinin 15. fıkrasındaki “silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğu hakkında – (AYM, E. 2023/33, K. 2023/117, 22/06/2023, § …)]
ANAYASA MAHKEMESİ KARARI
Esas Sayısı : 2023/33
Karar Sayısı : 2023/117
Karar Tarihi : 22/6/2023
R.G. Tarih – Sayı : 15/9/2023 – 32310
⇒ “6102 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinde münfesih olmasına veya sayılmasına karşın tasfiye edilmeyerek ticaret sicili kayıtlarından terkin edilmeyen şirketler ile kooperatiflerin sicilden resen terkin edilmesi öngörülmektedir. Borçlu şirket ve kooperatiflerin sicilden terkin edilmesi bunların taraf ehliyetini de sona erdirdiğinden alacaklıların bu şirketler ve kooperatifler aleyhine dava açması imkânı ortadan kalktığı gibi bu şirket ve kooperatifler tarafından dava açılabilmesi imkânı da sona ermektedir.
Anılan Kanun’un geçici 7. maddesinin itiraz konusu kuralın da yer aldığı (15) numaralı fıkrasıyla bu şirketler ile kooperatiflerin ihya edilmesi imkânı getirilmiştir. Bu bağlamda resen[?] sicilden resen terkin edilen şirket ve kooperatiflerden alacağı bulunan kişiler ile bunların yeniden tüzel kişilik kazanmasında menfaati bulunan kişiler ilgili şirket veya kooperatifin ihyası talebinde bulunabilir. Bununla birlikte itiraz konusu kural, tüzel kişiliğin ihya edilebileceği süreyi silinme tarihinden itibaren beş yılla sınırlandırmıştır.
Sicil kayıtları terkin edilen şirket ve kooperatiflerden alacaklı olanların bu alacaklarının ve bunlara karşı ileri sürülebilecek diğer maddi taleplerin Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında mülk teşkil ettiği açıktır. Dolayısıyla Anayasa’nın 35. maddesiyle bağlantılı olarak 40. maddesinden doğan güvencelerin sicil kaydı terkin edilen şirket ve kooperatiflerden alacaklı olanların bu alacakları yönünden de geçerli olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 40. maddesi alacaklının alacağının varlığını tespit ettirebileceği, takip ve tahsilini sağlayabileceği etkili başvuru yollarının oluşturulmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu kapsamda mülkiyet hakkı ile bağlantılı olan kuralla Anayasa’nın 40. maddesi kapsamında devletin bu hakkın korunmasıyla ilgili gerekli koşulları sağlama fonksiyonunu ne ölçüde yerine getirdiğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Anılan Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca sicilden silinen şirketler ile kooperatiflerin ihyası için tanınan mahkemeye başvuru süresi bu yolu işlevsiz kılacak nitelikte olmamalıdır. Bu itibarla alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların haklı sebeplere dayanarak ihya talebiyle mahkemeye başvurmaları için itiraz konusu kuralla öngörülen sürenin bu yolu işlevsiz kılıp kılmadığı değerlendirilmelidir.
Münfesih olan veya sayılan şirketler ile kooperatiflerin sicilden silinmesine ilişkin istisnai bir usulü düzenleyen Kanun’un geçici 7. maddesi ile sicil kayıtlarının fiilî durumu yansıtmasının amaçlandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla anılan şirketler ile kooperatiflere ilişkin hukuki statünün kesinleştirilmesi amacıyla ihya başvurularına ilişkin sürenin kuralla sınırlanması, sicilden silinmeye ilişkin istisnai usulün niteliğinin gereği olarak görülebilir.
Bununla birlikte temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların ileri sürülebileceği bir başvuru yolunun mevzuatta öngörülmesi yeterli değildir. Söz konusu başvuru yolunun aynı zamanda uygulamada da etkili olması diğer bir ifadeyle başarı şansı sunması gerekir.
Kuralla sicilden silinen şirketler ile kooperatiflere ilişkin ihya başvurusu için öngörülen sürenin silinme tarihinden itibaren başladığı ve kuralda alacaklıların veya hukuki menfaati bulunanların bu tasfiyeden haberdar olmasını sağlayacak güvencelere yer verilmediği görülmüştür. Bunun yanı sıra kural, ihya için öngörülen sürenin başlaması bakımından alacaklının veya hukuki menfaati bulunanın söz konusu alacağını ya da hukuki menfaatini talep edebilme imkânından haberdar olması şartını da aramamaktadır. Bu durum alacaklılar ile hukuki menfaatleri bulunanların bu süre dolduktan sonra haberdar oldukları veya ileri sürülebilir duruma gelen talepleri için öngörülen ihya yolunun işlevsiz hâle gelmesine neden olabilecek niteliktedir.
Bu bağlamda Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca kolaylaştırılmış bir tasfiye neticesinde veya bazı hâllerde tasfiyesiz bir şekilde sicilden silinme durumunda yeniden tescil talebinin silinme tarihinden itibaren süreye bağlanmış olmasının bu yolun işlevsiz hâle gelmesine neden olabileceği görülmüştür. Başka bir deyişle şirkete veya kooperatife karşı ileri sürülebilir haklı talebin ortaya çıktığı, talep sahibinin bu durumu öğrendiği veya öğrendiğinin makul olarak kabul edilebildiği ve talebin hukuken ileri sürülebilir hâle geldiği tarih yerine silinme tarihinden başlayan sürenin ihya yolunun işlevini gerçekleştirmesine engel teşkil ettiği anlaşılmıştır.
Bu yönüyle kural Kanun’un geçici 7. maddesi uyarınca sicilden silinen şirketler ile kooperatiflerin yeniden tescili amacıyla yapılabilecek ihya başvurusuna ilişkin azami sürenin silinme tarihinden itibaren başlatılması Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkına aykırılık oluşturmaktadır.
Açıklanan nedenlerle kural Anayasa’nın 35. ve 40. maddelerine aykırıdır. İptali gerekir.
…
HÜKÜM
13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na 26/6/2012 tarihli ve 6335 sayılı Kanun’un 38. maddesiyle eklenen geçici 7. maddenin (15) numaralı fıkrasının beşinci cümlesinde yer alan “…silinme tarihinden itibaren beş yıl içinde…” ibaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ve İPTALİNE 22/6/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.” (Eklenme Tarihi: 2023-09-16).