Ord. Prof. Dr. Şevket Memedali Bilgişin’in Anısına Armağan ve özellikle de armağanda yer alan “Bilgişin’in Ticaret Hukukçuluğu Üzerine Bir İnceleme” vesilesiyle haberdâr olduğum Bilgişin’in bu çalışmasını metne çevirerek dijital hâle getirdim.
İktısadi Yürüyüş Dergisinin ilgili sayısını Beyazıt Devlet Kütüphanesi’den temin ederek (Demirbaş No: SY377601), PDF olarak taradıktan sonra metne dönüştürdüm.
Çalışmanın PDF’sini buraya tıklayarak indirebilirsiniz.
Ayrıca bkz. Anonim şirketin ortaya çıkışına ilişkin kitap ve çalışmaları derlediğim yazı için bkz. Anonim Şirket Üzerine Dört Kitap – Rıza GÜNDOĞDU.
İKTISADİ HAYAT VE HUKUK NİZAMI
Tarihte Ve Bugünkü:
Anonim Şirketler
Yazan: Ord. Prof. Şevket Memedali Bilgişin
Kanunlar, iktisadi hayat tecelliyatının dışında ve büsbütün başka bir âlemde yaşıyorlar.. Kanun vâzılarının yaşayan hayata bir göz atmaları zamanı çoktan gelmiş bulunuyor.. Biraz sonra da geçmiş bulunacaktır.
Anonim Şirketlerin, bu günkü iktısadî hayat şartları içinde (Pathologique) bir unsur haline girmiş olduklarını geçen nushadaki yazımda izah etmiştim. [Bkz. “Ekonomik Hayat Bünyesi İçinde Kanser Tümörleri: Anonim Şirketler”, Ord. Prof. Şevket Memedali Bilgişin. İktisadi Yürüyüş, Sayı: 108, 16 Haziran 1944, s. 3 ve 11.]
A. Ş. ler neden bu hale geldi?. İktisadî hayatta yanlış bir rol oynamak bu Şirketlerin hukukî bünyeleri icabından mıdır?
Bu sorulara sâlim bir cevap verebilmek için, bu nevi Şirketlerin tarihte ifa ettikleri roller ile bu günkü ( fonction ) larını karşılaştırmak icabedecektir.
Anonim Şirketlerin tarihî menşeleri pek eski değildir. Aksiyonlu ve mahdut mesuliyetli Şirketlerin en eski nümunelerini bulmak için 17 inci asır başlangıcına doğru geri gitmek kâfidir. Bununla beraber hususî mahiyette A.S. lerin iktisadî hayatta faal bir rol oynamağa başladıklarıtarih 19 uncu asırdan õteye geçemiyor.
Eski Roma medeniyetinde, ticarî rizikoyu muayyen bir sermaye hududu ile tahdit etmek isteyenler, Roma hukukunun esirler hakkndaki prensiplerine dayanarak, esirleri vasıtasiyle ticaret yapmak imkânlarına malik bulunuyorlardı. Bu suretle mahdut mesuliyetli Şirket tiplerini araştırmak ihtiyacında değildiler. Orta çağlarda da, bir taraftan ticaretve endüstri hareketlerinin dar bir çevre içinde kalması diğer taraftan Roma hukuku tatbikatından istifade imkânlarının mevcudiyeti, bu gün tanıdığımız Anonim Şirket şeklinin bulunmasını geciktirdi.
A. Ş. büyük sermayelerin, hukuki bir çerçeve içinde teşkilâtlandırılmasına ihtiyaç hissedildiği çağlarda kendini gösterdi ; bilhassa Hindistan deniz yolları açıldıktan sonra Avrupalıların büyük sermayeler ile bu ülkenin bakir servetlerinden istifadeye koşmağa başladıkları devirlerde aksiyon çıkarmak suretiyle geniş sermayeler toplamak çarelerini araştırdıklarını görüyoruz. On yedinci asrın ilk günlerinde İngilizlerin vücude getirdikleri (La société Anonyme) tabiri bile bu devirlerde kullanılmıyordu. «Savary», «La parfait negociant» adlı eserinde ilk defa olarak anonim şirket terimini kullandığı zaman, bu günkü anlamda bir şirket kasdetmiyordu. Savary bu terimi Fransızların (Societte en participation) dedikleri ve bizim ticaret kanunumuzda (hususi şirket) (Md. 518) diye anılan şirketler hakkında kullanmıştı. (Anonim Şirket) teriminin bu anladığımız manadaki şirket nevilerinde kullanılmasına ilk defa olarak 1807 Fransız ticaret kanununda tesadüf ediyoruz.
19 uncu asırda, ticaret ve sanayi hareketlerinin birdenbire dev adımları ile inkişaf etmeğe başlaması, hususî teşebbüslerde de büyük sermayelerin harekete getirilmesi ihtiyacını doğurdu. Şukadar ki büyük sermaye teşebbüslerinde, ticari riziko aynı nisbette çoğalır. Bir şahsın bütün serveti ile tek bir teşebbüse atılması şüphesiz ki tehlikeli bir harekettir. O halde hem rizikoyu dağıtmak hemde büyük hacımda bir sermaye kütlesini harekete getirmek için (A. Ş.) şekli ihtiyaca en uygun bir teşekküldür; bir taraftan küçük bir sermaye ile bir şahsın büyük ve tek başına başaramıyacağı bir teşebbüse iştirâk imkânları hasıl oluyor; diğer taraftan (mah-dut mes’uliyet) kaidesine sığınarak rizikoyu sermaye miktarı ile tahdit etmek imkânları temin edilmiş bulunuyordu. Bundan başka, aksiyonların malik bulundukları tedavül kabiliyeti neticesinde tahsis edilen sermayenin likiditesini muhafaza etmek ve icabında aksiyonları satmak suretile, şirket bünyesine tesir icra etmeden konulan sermayeyi geri almak mümkün bulunuyordu.
Görülüyor ki anonim şirketlerin 19 uncu asırda birdenbire büyük bir rağbete mazhar olmaları, hem iktısadî ihtiyaçların tesiri altında hem hukukî imkânların bu ihtiyaçlara uygun bir şekilde tahakkuk etmeleri neticesinde vücut bulmuştur.
Fakat.. 19 uncu asrın ikinci yarısındanberi, anonim şirketler bu tabiî fonksiyonlarını yavaş yavaş kaybetmeğe başladılar.. Alım satımları, esham borsalarına intikal eden aksiyonlar birer spekülasyon metaı olmağa başladı. Aksiyon alanlar, bir şirkete iştirâk maksadı takip etmekten ziyade borsalardaki fiyat dalgalarından istifade etmek suretile başlı başına bir ticaret oyunu oynamağı daha kârlı buluyorlar. Kanunlar da esham alım satımını müstakil bir ticarî muamele telâkki etmekte hiç bir mahzur görmüyorlar (T. K. 21, 8) tek başına bir teşebbüse malik bulunan bir şahsın (mahdut mes’uliyetli müessese) halinde çalışabilmesine kanunlar müsaade etmediği için, rizikoyu tahdit etmek istiyenler, kanunî hükümlere uygun olsun diye yanına aldığı bir kaç kukla aksiyoner ile birlikte bir (A. Ş.) vücuda getirmeği tercih ediyorlar.. Bazan da anonimlik örtüsü altında kendi şahsiyetini gizle-mek istiyenlerin yine (A. Ş.) teşkilâtına sığındıklarını görüyoruz. Netice itibarile bir (A.Ş.) şirket olmaktan ziyade, ekseriya bir şahsî veya müessesenin kendi mamelekinden bir kısmıni, mahdut mes’uliyet prensipleri altında muayyen bir teşebbüse, tahsis edebilmesine vasıta olan bir hukukî teşekkül mahiyetini almış bulunuyor. Kanunlar, hâlâ «mahdut mes’uliyetli teşebbüs» veya «mahdut mes’uliyetli mamelek» mefhumlarını tasavvur ve kabul etmesinler; tatbikatta hissedilen ihtiyaçlar kendilerine bir hal çaresi bulmuş oluyorlar. Şekil ve merasime kapılan ve bunların tekemmül etmesi ile kendi kendini tatmin eden kanunlar da, bu gibi teşekkülleri kabul ve himaye ediyorlar. Meselâ; bankacılık ile iştigal etmek üzere kurulan bir (A. Ş.), günün birinde tahsis edeceği sermaye ile bir maden anonim şirketi kurmak veya mevcut bir sigorta şirketinin bütün aksiyonlarını alup o şirketi kendi emri ve nüfuzu altında işletmek imkânlarını bulabiliyor. Bir demir fabrikası A.Ş. nin nakliyecilik veya ithalât veya ihracat işleri ile meşgul ve diğer bir A.Ş. nin aksiyonlarını alarak idaresine el koyması mümkün görülüyor. Nihayet bir (A. Ş.) müteaddid (A. Ş.) lerin aksiyonlarına tesahüp etmesine ve kendi aksiyonlarının tamamını veya büyük bir ekseriyetini bu (A. Ş.)lerine dağıtması ve böylece aralarında karşılıklı bir kaynaşmanın tahakkuk etmesi hem mümkün hem de her vakit görülen hâdiselerdendir.
Bu hal, şirketlerin idaresi ve murakabeleri basımından da acayip bir takım neticeler tevlit eder. Bütün bu neticeleri incelediğimiz zaman görüyoruz ki kanunlar, iktısadî hayat tecelliyatının dışında ve büsbütün başka bir âlemde yaşıyorlar. Kanun vâzılarının yaşayan hayata bir göz atmaları zamanı çoktan gelmiş bulunuyor.. Biraz sonra da geçmiş bulunacaktır.
Ord. Prof. Ş. M. Bilğişin