4 Temmuz 2025
Rıza GÜNDOĞDU
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Akademik Çalışmalar
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Diğerleri
    • Faydalı Linkler
    • Kütüphane
    • İletişim
Rıza GÜNDOĞDU
No Result
View All Result

Somut Olayı Aşan Kararlar

Bazı kararlar (ilâmlar) vardır ki, bunlar mahkemenin huzurundaki olayı aşıp gerek ilmî gerekse de kazaî anlamda bir miras teşkil ederler. Zira bu kararlarda yer alan değerlendirmeler, nitelendirmeler ve kavramlar (örneğin “beşeri karine” gibi)hukukun ufkunu teşkil eder; güneş gibi daima ışık saçarlar. Diğer bir ifadeyle, edebiyatta klasik olarak adlandırılan yani, hiç eskimeyen ve her daim okunacak eserler gibi nitelendirdiğim “Somut Olayı Aşan Kararlar” ile sayısı pek az olsa da bu minvâlde tesadüf ettiğim kararları bir araya getirmeyi, adetâ paha biçilemez bir mirasın defterini tutmayı amaçladım.

Rıza GÜNDOĞDU Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
7 Eylül 2024
Kategori: Güncel, İçtihatlar
Reading Time:51min read
0
4
PAYLAŞIM
419
OKUNMA
Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!
“UYUŞMAZLIKLARDA SÜRELERİ ‘KORUMAK’ VEYA ‘KAÇIRMAK’ TARAFLARIN DURUMLARI VE DAVANIN SONUCU ÜZERİNDE KESİN ŞEKİLDE ETKİLİDİR. BİR GÜN ÖNCE AÇILAN DAVA KAZANILIR, BİR GÜN SONRAYA KALAN İSE REDDEDİLİR. SAVUNMA İÇİN DAHİ DURUM BAŞKA TÜRLÜ DEĞİLDİR. HUKUK[T]A SÜRE TARAFLAR İÇİN ‘VAR OLMAK VEYA OLMAMAK’ SONUCUNU DOĞURACAK DERECEDE ÖNEMLİDİR.

HUKUK USULÜ MUHAKEMELERİ KANUNUNUN 163. MADDESİNDE HAKİME TANINAN SÜRE YETKİSİ SON YILLARDA SIK OLARAK KULLANILMAYA BAŞLANMIŞTIR. ÜLKEMİZDE DAVALARIN DAİMA OLAĞANDAN DAHA ÇOK UZADIĞINDAN ŞİKAYET EDİLİR. BU SIZLANMANIN HAKLI YANLARI OLDUĞU İNK[Â]R EDİLEMEZ. YUKARIDA SÖZÜ EDİLEN MADDE, DAVALARIN ÇABUKLAŞTIRILMASINI SAĞLAYAN YARARLI BİR YASAL OLANAK OLARAK KULLANILABİLİR, KULLANILMASI DA GEREKLİDİR. ANCAK UZUN SÜRE ÇALIŞTIRILMAYAN  VE ADETA ‘DUMURA’ UĞRAYAN BU MADDENİN KATI ŞEKİLDE UYGULANMASINDAN DOĞACAK SONUÇLARI KABULE HENÜZ VATANDAŞ HAZIR DEĞİLDİR.

ZİRA DAVANIN TARAFLARI UYUŞMAZLIĞIN UZUN SÜRECEĞİ HUSUSUNDA YILLARCA SÜREN UYGULAMANIN YARATTIĞI VAZGEÇİLMEZ BİR ALIŞKANLIK VE KAYITSIZLIK HAVASI İÇİNDEDİR. [BUGÜN], TARAFLAR, 163. MADDEYE RAĞMEN SÜREYE RİAYETSİZLİĞİN DOĞURACAĞI SONUCU İDRAK ETMEKTEN ÇOK UZAKTADIRLAR. BU SAKİN TUTUMUN CİDDİ, SÜREKLİ, TUTARLI VE İNSALCIL BİR UYGULAMA SONUNDA ORTADAN KALDIRILMASI MÜMKÜN OLABİLECEKTİR. GÜNÜMÜZDE, BU KONUDA YETERİ KADAR BİLİNÇLİ VE BİLGİLİ OLMAYAN TARAFLARA KARŞI 163. MADDENİN ÇOK DİKKATLE VE TOLERANSLA KULLANILMASI ZORUNLULUĞU VARDIR. TARAFLAR UYARILMADAN, 163. MADDENİN DOĞURACAĞI SONUÇLAR KENDİSİNE HATIRLATILMADAN SERT BİR UYGULAMAYA GİDİLDİĞİ TAKDİRDE HER DAVANIN HAKİM TARAFINDAN VERİLEN SÜRELERE RİAYET EDİLMEDİĞİNDEN BAHSİLE  [HİÇBİR] İNCELEMEYE TABİ TUTULMADAN KISA ZAMANDA SONA ERDİRİLMESİ VE REDDEDİLMESİ MÜMKÜNDÜR.

163. MADDE İDDİA VE SAVUNMALARIN TETKİK EDİLMEDEN REDDİNİ DEĞİL, ÇABUK İNCELENMESİNİ SAĞLAYAN BİR YASAL ARAÇ VE OLANAK OLARAK DEĞERLENDİRİLMELİ VE ÖYLECE KULLANILMALIDIR. BU MADDE HAKİMİN DAVAYI KISA ZAMANDA [BAŞINDAN] ATMAK VE ONDAN KURTULMAK İÇİN DEĞİL, TARAFLARIN AĞIR[DAN] ALMALARINA ENGEL OLMAK, UYUŞMAZLIKLARIN NORMAL SAYILACAK SÜRELER İÇİNDE İNCELENMESİNİ VE SONUÇLANMASINI SAĞLANAK İÇİN KABUL EDİLMİŞTİR. 163. MADDE[NİN] TARAFLARI ‘KÖŞEYE SIKIŞTIRMADAN’ VE ‘İKİ AYAĞINI’ BİR PABUCA SOKMADAN, HAKİMİ ‘DAVAYI BAŞINDAN ATTI’ SUÇLAMASINA MARUZ BIRAKMADAN, HERKESE GÜVEN VE RAHATLIK VEREN BİR BİÇİMDE VE ANLAMDA KULLANILMASI GEREKLİDİR. BU MADDENİN DAVALARI KATLEDEN BİR BIÇAK OLARAK DEĞİL, ONLARI AĞIRLIKTAN VE YAVAŞLIKTAN KURTARAN BİR ‘ÇABUKLUK’VE ‘KIVRAKLIK’ MEKANİZMASI OLARAK DUYARLIKLA VE DİKKATLE KULLAN[IL]MASI [ZORUNLULUĞU] VARDIR.

HAKİMİN DURUŞMAYI DÜZENLİ VE ÇABUK OLARAK YÜRÜTEBİLMESİ, BU AMACA ULAŞTIRACAK ARA KARARLARINA SAYGINLIK VE ÜSTÜNLÜK SAĞLAYABİLMESİ İÇİN KENDİSİNE TARAFLARA SÜRE TAYİN ETMEK YETKİSİ VERİLMİŞTİR. HAKİM SÜRE VE KESİN SÜRE İLE İLGİLİ BİR ARA KARARI VERİRKEN BAZI YÖNLERİ GÖZDEN UZAK TUTMAMAK ZORUNLULUĞUNDADIR. SÜREYE İLİŞKİN ARA KARARLARI DA ÖTEKİ KAZAİ KARARLAR GİBİ KOLAYLIKLA ANLAŞILABİLECEK DERECEDE AÇIK OLMALIDIR. HAKİM, ULUS ADINA EMİR VERMEK YETKİSİ OLAN BİR KİŞİDİR. HAKİMİN NEYİ EMRETTİĞİNİ, HANGİ ŞEYİN YAPILMASINI İSTEDİĞİNİ, HERKES, ÖZELLİKLE TARAFLAR VE İNFAZA MEMUR EDİLEN KİMSELER TEREDDÜDE DÜŞMEDEN VE RAHATLIKLA ANLAYABİLMELDİR. MAHKEME KARARLARININ İPHAM VE TEREDDÜDE YER VERMEYEN, [KARANLIK] YÖNÜ BULUNMAYAN, ÇELİŞKİLİ YANLARI OLMAYAN AÇIKLIK VE KESİNLİK TAŞIYAN YARGISAL YAPITLAR OLMASI GEREKLİDİR.”

T.C. 

YARGITAY 

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1977/7538 K. 1977/7970 T. 11.07.1977

“Esas ve usul hükümlerini kapsayan kanunlarda ‘zaman’ ile ilgili çeşitli hükümlerin yer aldığı, ’müddet’ veya ‘süre’ nin hukukta büyük bir önem taşıdığı kuşkusuzdur. Davalardan çoğunun kısa veya uzun ‘belirli’ bir süre içinde açılması, yargısal işlemlerin hakim veya kanunun tanıdığı süreler sona ermeden yapılması zorunludur.

Dava, belirli süre içinde açılmadığı takdirde zamanaşımına uğradığı veya hak düşüren süre geçtiği için reddedilir. Savunma süresinde yapılmazsa geçersiz sayılır. Uyuşmazlıklarda süreleri ‘korumak’ veya ’kaçırmak’ tarafların durumları ve davanın sonucu üzerinde kesin şekilde etkilidir. Bir gün önce açılan dava kazanılır, bir gün sonraya kalan ise reddedilir. Savunma için dahi durum başka türlü değildir. Hukuk[t]a süre taraflar için ‘var olmak veya olmamak’ sonucunu doğuracak derecede önemlidir.

Yargılama sürelerine ilişkin bulunan hükümler Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 11. bölümünde 159. ve sonraki maddelerde düzenlenmiştir. Yargılamada uyulması gereken sürelerin çoğunu kanun göstermiştir. Kanunun belirttiği süreler ’kesin’ olup istisnalar dışında eksiltilemez ve artırılamaz. Hakimin tayin ettiği süreler ise taraflar dinlendikten sonra haklı nedenlere dayanılarak azaltılıp çoğaltılabilir. Kesin olduğu açıklanmayan ilk süreden sonra verilen ikinci süre ise kesindir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 163. maddesinde [bkz. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 94] hakime tanınan süre yetkisi son yıllarda sık olarak kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde davaların daima olağandan daha çok uzadığından şikayet edilir. Bu sızlanmanın haklı yanları olduğu inkar edilemez. Yukarıda sözü edilen madde, davaların çabuklaştırılmasını sağlayan yararlı bir yasal olanak olarak kullanılabilir, kullanılması da gereklidir. Ancak uzun süre çalıştırılmayan ve adeta ‘dumura’ uğrayan bu maddenin katı şekilde uygulanmasından doğacak sonuçları kabule henüz vatandaş hazır değildir.

Zira davanın tarafları uyuşmazlığın uzun süreceği hususunda yıllarca süren uygulamanın yarattığı vazgeçilmez bir alışkanlık ve kayıtsızlık havası içindedir. [Bugün], taraflar, 163. maddeye rağmen süreye riayetsizliğin doğuracağı sonucu idrak etmekten çok uzaktadırlar. Bu sakin tutumun ciddi, sürekli, tutarlı ve insancıl bir uygulama sonunda ortadan kaldırılması mümkün olabilecektir. Günümüzde, bu konuda yeteri kadar bilinçli ve bilgili olmayan taraflara karşı 163. maddenin çok dikkatle ve toleransla kullanılması zorunluğu vardır. Taraflar uyarılmadan, 163. maddenin doğuracağı sonuçlar kendisine hatırlatılmadan sert bir uygulamaya gidildiği takdirde her davanın hakim tarafından verilen sürelere riayet edilmediğinden bahsile [hiçbir] incelemeye tabi tutulmadan kısa zamanda sona erdirilmesi ve reddedilmesi mümkündür.

163. madde iddia ve savunmaların tetkik edilmeden reddini değil, çabuk incelenmesini sağlayan bir yasal araç ve olanak olarak değerlendirilmeli ve öylece kullanılmalıdır. Bu madde hakimin davayı kısa zamanda ba[ş]ından atmak ve ondan kurtulmak için değil, tarafların ağır[dan] almalarına engel olmak, uyuşmazlıkların normal sayılacak süreler içinde incelenmesini ve sonuçlanmasını sağlamak için kabul edilmiştir. 163. madde[nin] tarafları ‘köşeye sıkıştırmadan’ ve ‘iki ayağını’ bir pabuca sokmadan, hakimi ‘davayı başında[n] attı’ suçlamasına maruz bırakmadan, herkese güven ve rahatlık veren bir biçimde ve anlamda kullanılması gereklidir. Bu maddenin davaları katleden bir bıçak olarak değil, onları ağırlıktan ve yavaşlıktan kurtaran bir ‘çabukluk’ ve ‘kıvraklık’ mekanizması olarak duyarlıkla ve dikkatle kullanması zorunluğu vardır.

Hakimin duruşmayı düzenli ve çabuk olarak yürütebilmesi, bu amaca ulaştıracak ara kararlarına saygınlık ve üstünlük sağlayabilmesi için kendisine taraflara süre tayin etmek yetkisi verilmiştir. Hakim süre ve kesin süre ile ilgili bir ara kararı verirken bazı yönleri gözden uzak tutmamak zorunluğundadır. Süreye ilişkin ara kararları da öteki kazai kararlar gibi kolaylıkla anlaşılabilecek derecede açık olmalıdır. Hakim, Ulus adına emir vermek yetkisi olan bir kişidir. Hakimin neyi emrettiğini, hangi şeyin yapılmasını istediğini, herkes, özellikle taraflar ve infaza memur edilen kimseler tereddüde düşmeden ve rahatlıkla anlayabilmelidir. Mahkeme kararlarının ipham ve tereddüde yer vermeyen, [karanlık] yönü bulunmayan, çelişkili yanları olmayan açıklık ve kesinlik taşıyan yargısal yapıtlar olması gereklidir. Hakim gerekirse tarafları dinleyerek, işin özelliğini ve tarafların durumlarını ve çevre koşullarını gözönünde tutarak ilgililerin neleri yapmaları lazım geldiğini, kendilerini dar ve zor duruma düşürmeden tesbit etmek suretiyle mehil vermesi[,] mehle [/]süreye riayet edilmemesi [takdirde] ilgilinin uğrayacağı sonucun ne olacağını açıklayarak uyarması lazımdır. Ancak bu kadar duyarlık, titizlik ve açıklıkla verilen, davayı ‘baştan atma’ şaibesi taşımayan bir ara kararı bağlayıcı ve geçerli olabilir. Yargıtay bu konuda çok hassastır. Özellikle hakim tarafından verilen süreye riayetsizlikten ötürü davanın reddi h[â]linde, daireler uyuşmazlığın üzerine dikkatle eğilmekte, amaç dışı yapılan uygulamaları önlemeye çalışmaktadırlar.

Konu ile ilgili yasal hükümler ve yargısal uygulamalara dayanak olan ilkelerin açıklanmasından sonra uyuşmazlığa daha yakından elatmak zamanı gelmiş bulunmaktadır.

Davada, davalı taraf üstündeki tapu kayıtlarının iptali istenilmiştir. Dava dilekçesi iptalin hukuki sebebini kesinlikle ortaya koyacak açıklıkta değildir. Davacıdan hangi hukuki sebebe dayandığı sorulmamış, davacının ne istediği, neyi ve nasıl isbat etmesi lazım geldiği saptanmamıştır. H[â]l böyle olmasına rağmen mahkemece ikinci oturumda ‘davacı tarafın … hata mı yoksa hileye mi dayandıklarını bildirmesine, delillerini bildirmesine bunun için davacı tarafa bir ay kesin süre verilmesine’ şeklinde bir ara kararı verilmiş, sonunda kesin olan bu ara kararı yerine getirilmediği gerekçesiyle dava reddedilmiştir. Davanın reddine dayanak olan süreye ilişkin ara kararında davacının davada hangi sebebe dayandığı bilinemediği için bir yandan bunun açıklanması gerekli görülmüş, öte yandan dava sebebinin belli olmamasına rağmen davacının delillerini getirmesinden söz edilmiştir. Davada hukuki sebep belirlenmeden davacının neyi isbat etmesi ve ne gibi deliller getirmesi lazım geldiği tesbit edilmeden bir aylık kesin mehil verilmiştir. Dava tanıkla isbat edilecekse bunların nasıl çağırılacakları ve kendilerine ne miktar ücret ödeneceği saptanmadan, davacıdan delillerini ibraz edebilmek için ne kadar zamana ihtiyacı olduğu sorulmadan bir aylık kesin süre tayin edilmiştir. Mahkeme gereksiz bir acele ve telaş içindedir. Daha duruşmanın ikinci oturumunda hiç bir uyarıya lüzum görülmeden ve yeterli olup olmadığı sorulmadan bir ay gibi kısa sayılacak mehil verilmesi 163. maddenin amacıyla bağdaştırılabilecek bir takdir tarzı olamaz. Yasanın öngördüğü amaca uymayan, yeteri kadar ağırlık ve açıklık taşımayan, insancıl duygular ile yurt gerçekleri ve insaf ölçüsüyle telif edilemeyen böyle bir ara kararını isabetli saymak ve davanın reddine dayanak yapmak imkanı yoktur. Hükmün bu nedenlerle H.U.M.K. nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin harcın iadesine 11.7.1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” (Eklenme Tarihi: 2024-10-02).


“Davacı, tapu sİcİlİnde mİras bırakanı adına kayıtlı olan taşınmazı mİrasçı sıfatiyle üstüne İntİkal ettİrmek İstemİş, sİcİl muhafızlığı kayıt sahibinin nüfus sİcİlİndeki hane numarası İle akİt tablosunda yazılı hane numarasının bİrbİrİnİ tutmadığı nedenİyle -bahanesİyle- müracaatı reddetmİştİr. Vatandaş müracaatını teşkİlâtın en üst kademesine -genel müdürlüğüne- kadar götürmüş, orası da mahkemeye müracaatı önermek suretİyle başvuruya olumsuz yanıt vermeyİ öngörmüştür.

Görevlİlerin adeta görevden kaçma anlamını taşıyan bu sorumluluk anlayışı karşısında vatandaş basİt sayılacak bİr konuda İdare kapılarının kapanmasından ötürü mahkemeye başvurmak zorunda kalmıştır.

Mahkeme dahİ İdarÎ makamların düştüklerİ yanılgıyı tekrarlamak, vatandaşı öyle değİl böyle bİr dava açmak gerekİr demek suretİyle davayı reddetmİştir. Mahkeme son mercİdir, vatandaşın gİdeceğİ başka yer kalmamıştır.

Sıkıntıda olan davacının ne İstedİğİ bellİdİr. Tapu sİcİlİndekİ hane numarası İle nüfus kaydındakİ hane numarasının bİrbİrİnİ tutmamasından ötürü İntİkal İşlemİ yapılamadığına göre mahkemece genİş bİr soruşturma yapılarak taşınmazın gerçek malİkİnİn kİm olduğu, davacının gerçek malİkİn mİrasçısı olduğu saptandığı takdİrde İdarenİn aşamadığı şekİlcİ set ve engeller yıkılmak suretİyle usandırıcı durumun tatlı ve olumlu bir sonuca bağlanması olanağı varken katı bİr anlayış ve takdİre bağlı kalınarak yazılı şekİlde karar verİlmesİ doğru değİldİr.”

T.C. 

YARGITAY 

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1977/10739 K. 1978/10612 T. 12.10.1978

“Taraflar arası[n]daki davada; davacı dilekçesinde; muris adına kayıtlı 37 parselin tapu kütüğünde yazılı 40 hane numarasının 508 olarak tashihine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkeme davanın reddine karar vermiştir. Karar süresinde davacı tarafından temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Türkiye’nin önemli sorunlarından biri yönetiminin iyi çalışmaması, bürokrasinin yurttaşı canından ve malından usandıracak bir kerteye varmasıdır. Yönetimin yersiz ve yanlış uygulamaları -idarece çözülmesi gereken konularda bile vatandaşı mahkemelere başvurmak mecburiyetinde bırakmakta, yalnız bu neden, önemli miktarda işin mahkemelerce görülmesi sonucunu doğurmaktadır. Yönetimin iyi çalışmadığı yerlerde mahkemeler, ister istemez vatandaşların başvuracağı en son merci durumuna gelmektedir.

Olay da böyle bir durumdan doğmuştur. Davacı, tapu sicilinde miras bırakanı adına kayıtlı olan taşınmazı mirasçı sıfatiyle üstüne intikal ettirmek istemiş, sicil muhafızlığı kayıt sahibinin nüfus sicilindeki hane numarası ile akit tablosunda yazılı hane numarasının birbirini tutmadığı nedeniyle -bahanesiyle- müracaatı reddetmiştir. Vatandaş müracaatını teşkilâtın en üst kademesine -genel müdürlüğüne- kadar götürmüş, orası da mahkemeye müracaatı önermek suretiyle başvuruya olumsuz yanıt vermeyi öngörmüştür.

Görevlilerin adeta görevden kaçma anlamını taşıyan bu sorumluluk anlayışı karşısında vatandaş basit sayılacak bir konuda idare kapılarının kapanmasından ötürü mahkemeye başvurmak zorunda kalmıştır.

Mahkeme dahi idarî makamların düştükleri yanılgıyı tekrarlamak, vatandaşı öyle değil böyle bir dava açmak gerekir demek suretiyle davayı reddetmiştir. Mahkeme son mercidir, vatandaşın gideceği başka yer kalmamıştır.

Sıkıntıda olan davacının ne istediği bellidir. Tapu sicilindeki hane numarası ile nüfus kaydındaki hane numarasının birbirini tutmamasından ötürü intikal işlemi yapılamadığına göre mahkemece geniş bir soruşturma yapılarak taşınmazın gerçek malikinin kim olduğu, davacının gerçek malikin mirasçısı olduğu saptandığı takdirde idarenin aşamadığı şekilci set ve engeller yıkılmak suretiyle usandırıcı durumun tatlı ve olumlu bir sonuca bağlanması olanağı varken katı bir anlayış ve takdire bağlı kalınarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.”(Eklenme Tarihi: 2025-04-21).


“Türk Yargıtayı’nın Daİre ve Genel Kurul uygulamalarına göre, kısa süre İçİnde yapılan el değİştİrme İşlemlerİnİn kuşkulu hareketler olarak sayılması gereklİdİr. Olayda İlk İntİkalİ takİben İkİ ayı geçmeyen süre İçİnde yapılan İkİncİ el değİştİrme İşlemİ davalıyı üzerine şüphe çeken bİr duruma düşürmektedir. Bİr taşınmazın tİcarî senet mİsalİ İkİ ay gİbİ kısa süre İçİnde el değİştİrmesİ normal bİr muamele değİldİr. Kaldı kİ bu davada davalıya satışı sağlayan vekâletnamenİn İlk satışın yapıldığı günde alınmış olması tamamen şüphe çekİcİ bİr harekettİr.

Daİreye İlİşkİn İrtİfak hakkı (5000) lİraya alınmış ve aynıdeğer üzerİnden satılmıştır. Satış bedelİnİn gerçek değerİn çok altında olduğu açıktır. Mahkemece olayın değerlendİrİlmesİnde “uç” sayılabİlecek bu yön üzerinde hİç durulmamıştır.

Davalı ve bayİİnİn vekİlİ olan kİşİnİn “kapkaç” İşlerİ yapmak becerİve yeteneğİ olduğu bellİdİr. Davalı bu konuda hİç bİr çaba göstermeyen eksİklİ bİr kİşİ durumundadır.

Olaya gerçekçİ bİr açıdan bakıldığı takdİrde her İkİ İntİkalde vekİlİn büyük rol oynadığı, kendİsİne aracılık yapabİlecek kİşİlerİ müşterİ olarak seçtiği ve samandan adam görünüşünde olan malİklere rağmen İplerİ halâ elİnde tuttuğu tecrübelİ bİr gözden kaçmayacak kadar açıktır.

M.K.’nun 931. maddesİnden [4721 sayılı türk medenİ kanunu m. 1023),

kendİsİnden asla şüphe edİlmesİ olanağı bulunmayan gerçekten ve yüzde yüz İyİnİyetlİ olan kİşİler yararlanabİlİr. Olayda yukarıda açıklanan nedenlerle davalının iyİnİyetlİ sayılması İmkânı bulunmadığına, tersİne kötü nİyetlİ sayılması lâzım geldİğİne, bu durum karşısında davacının karşı tarafın kötü niyetlİ olduğunu İddİa ve İsbat etmesİ bİle gereklİ olmadığına göre davanın kabulü gerekirken reddedİlmesİ yolsuzdur.”

T.C. 

YARGITAY 

1. HUKUK DAİRESİ

E. 1978/13105 K. 1978/13941 T. 29.12.1978

“Türk Medenî Kanunu tapu siciline büyük bir önem vermiştir. Sözü geçen yasanın tapu siciline ilişkin hükümlerine göre taşınmaz mülkiyetinin veya mülkiyetin gayri aynî hakkın var olması, el değiştirmesi, kazanılıp yitirilmesi tapu sicilinde yapılacak işlemlerle belli olur.

Bu nedenledir ki M.K.’nun 931. maddesi [4721 sayılı Türk Medeni Kanunu m. 1023: “Tapu kütüğündeki tescile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya bir başka aynî hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur.”] uyarınca tapu siciline dayanarak bir taşınmaz üzerinde iyiniyetle hak elde eden bir kişinin iktisabı geçerli sayılır. Medenî Kanunun tapu siciline üstünlük tanıyan, sicile dayanarak iktisapta bulunan kişiyi koruyan ve yasal bir karine niteliği taşıyan 931. maddesinin çok dikkatli olarak uygulanması, ancak yasada yazılı koşulların varlığı açıkça ve kesinlikle saptanan durumlarda nazara alınması gereklidir.

Kendisinden kuşku duyulan nedenlerin var olduğu olaylarda bir kişinin bu maddeden yararlanması olanağı yoktur. Yaşamın gerçeklerine ters düşen olaylarda 931. maddenin uygulanması ağır haksızlıkların korunmasına ve yolsuzlukların örtülmesine bir neden olabilir. Yasa’nın amacına uygun düşmeyen bu sonuçların önlenebilmesi için hâkimin çok uyanık ve titiz olması, olaya gerçekçi açıdan bakması gereklidir.

931. maddenin hukuksal güç ve niteliğini ve dolayısıyla uygulama biçimini bu arada belirtmekte yarar vardır. Genellikle davalı tarafın yararlandığı bu madde yasal bir “karine” getirmiştir. Usul açısından bu yasal karine “def’i” den çok “itiraz” niteliği taşıdığı için hâkim tarafından “re’sen” nazara alınır. Davada taraflardan birinin 931. maddeden yararlanmasını öngören koşulların kesinlikle saptandığı durumlarda hâkimin, öteki tarafa hasmının M.K.’nun 931. maddesinden yararlanma koşullarının var olduğunu, bu itibarla karşı tarafın kötü niyetli olduğunu isbat etmesi zorunluluğu bulunduğunu hatırlatması gereklidir. Bu uyarıya rağmen ilgili tarafın hasmının kötü niyetli olduğunu ileri sürmediği veya ileri sürüp kanıtlamadığı takdirde hâkimin bu maddeyi yararlanan kişi yararına uygulaması gerekir.

Ülkemiz koşullarına göre sözü edilen maddeye yukarıda açıklandığından başka bir anlam ve kapsam tanınması ve işlerlik biçimi verilmesi doğru değildir.

Sahteciliğin neden olduğu uyuşmazlıklarda taşınmazın ikinci intikalle yeni bir el değiştirmesine rağmen ilgili tarafın bilerek veya bilmeyerek çok kez ilk intikaldeki sahtecilikten ötürü müteakip intikalleri geçersiz olduğu ve 931. maddenin uygulanması olanağı bulunmadığı görüş ve alışkanlığı hakimdir. Hâkim bu alışkanlığı yasal alana çekmek ve M.K.’nun 931. maddesine yukarıda açıklanan şekilde bir işlerlik getirmek durumundadır. Hâkim olayın özelliklerini bir tarafın kötü niyetli sayılmasını gerektirdiği takdirde öteki tarafa isbat yükümlülüğünü bile hatırlatmadan Medenî Kanunun 931. maddesini uygulamak olanağına sahiptir.

Yasal uygulama ile ilgili bu açıklamalardan sonra olayın maddî yönünü ortaya koymaya ve mahkemenin uyuşmazlığın çözüm şeklini eleştirmeye sıra gelmiş bulunmaktadır.

Davalı dava konusu daireyi sahte vekâletnameye müsteniden satış yapan vekilden iktisap eden Ayşe’den satın alan ikinci el durumundadır. Tapu sicilinin yanıtlamasına göre Ayşe nizalı daireyi 9.5.1975 tarihinde (5000) liraya satın almış, Ayşe kendisine satış yapan vekile verdiği yetki ile aynı daireyi 1.7.1975 gününde (5000) liraya davalıya satışını sağlamış bulunmaktadır.

1 – Türk Yargıtayı’nın Daire ve Genel Kurul uygulamalarına göre, kısa süre içinde yapılan el değiştirme işlemlerinin kuşkulu hareketler olarak sayılması gereklidir. Olayda ilk intikali takiben iki ayı geçmeyen süre içinde yapılan ikinci el değiştirme işlemi davalıyı üzerine şüphe çeken bir duruma düşürmektedir. Bir taşınmazın ticarî senet misali iki ay gibi kısa süre içinde el değiştirmesi normal bir muamele değildir. Kaldı ki bu davada davalıya satışı sağlayan vekâletnamenin ilk satışın yapıldığı günde alınmış olması tamamen şüphe çekici bir harekettir.

2 – Daireye ilişkin irtifak hakkı (5000) liraya alınmış ve aynı değer üzerinden satılmıştır. Satış bedelinin gerçek değerin çok altında olduğu açıktır. Mahkemece olayın değerlendirilmesinde “uç” sayılabilecek bu yön üzerinde hiç durulmamıştır.

3 – Davalı ve bayiinin vekili olan kişinin “kapkaç” işleri yapmak beceri ve yeteneği olduğu bellidir. Davalı bu konuda hiç bir çaba göstermeyen eksikli bir kişi durumundadır.

4 – Olaya gerçekçi bir açıdan bakıldığı takdirde her iki intikalde vekilin büyük rol oynadığı, kendisine aracılık yapabilecek kişileri müşteri olarak seçtiği ve samandan adam görünüşünde olan maliklere rağmen ipleri halâ elinde tuttuğu tecrübeli bir gözden kaçmayacak kadar açıktır.

M.K.’nun 931. maddesinden, kendisinden asla şüphe edilmesi olanağı bulunmayan gerçekten ve yüzde yüz iyiniyetli olan kişiler yararlanabilir. Olayda yukarıda açıklanan nedenlerle davalının iyiniyetli sayılması imkânı bulunmadığına, tersine kötü niyetli sayılması lâzım geldiğine, bu durum karşısında davacının karşı tarafın kötü niyetli olduğunu iddia ve isbat etmesi bile gerekli olmadığına göre davanın kabulü gerekirken reddedilmesi yolsuzdur.”(Eklenme Tarihi: 2025-04-21).


Page 2 of 2
Prev12
Etiketler: hukukhukuk eğitimiHukuk ilkeleriiçtihatİlkeyargıtayyargıtay kararıyöntemyorum

Son Yazılar

Güncel

İstanbul, İstanbul, İstanbul

6 Nisan 2025
Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı
Mevzuat

Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı

13 Mart 2025
İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ
Güncel

İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ

14 Şubat 2025
KURULUŞ VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIK İZNİNE TABİ ŞİRKETLER
Güncel

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre 2025 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ

28 Aralık 2024
TÜRK TİCARET KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ
Güncel

TÜRK TİCARET KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

12 Mayıs 2024
Genel Kurul Kararının İptalinin Talep Edilebilmesi İçin Kararın Tescil ve İlan Edilmesinin Gerekmediği Hakkında Kararlar
İçtihatlar

Sermaye Şirketlerine Ayni Sermaye Konulmasıyla İlgili İçtihatlar

13 Nisan 2024
Next Post
KURULUŞ VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIK İZNİNE TABİ ŞİRKETLER

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre 2025 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abonelik Formu!

Asla spam gönderilmez.

Kategoriler

  • Akademik Çalışmalar (2)
  • Faydalı Linkler (4)
  • Güncel (50)
  • İçtihatlar (31)
  • Kütüphane (18)
    • Genel (6)
    • Mevzuat (6)
    • Özel Hukuk (3)

En Yeni Yazılar

Güncel

İstanbul, İstanbul, İstanbul

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
6 Nisan 2025
0

2016 yılında yazdığım "İstanbul, İstanbul, İstanbul" isimli şiirim.

Read more
Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı
Mevzuat

Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
13 Mart 2025
0

Sermaye Piyasası Kurulunun, Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcılarının Kuruluş, Çalışma Esasları ve Sermaye Yeterliliklerine İlişkin İkincil Düzenlemeleri İçeren Tebliğler 13/03/2025 tarihli...

Read more
İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ
Güncel

İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
14 Şubat 2025
0

2025 yılı hedefleri içerisinde yer alan Muhasebe İle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ 14/02/2025 tarihli Resmî...

Read more
KURULUŞ VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIK İZNİNE TABİ ŞİRKETLER
Güncel

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre 2025 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
28 Aralık 2024
0

24/12/2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tebliğ ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca uygulanacak idari para cezası miktarları yeniden belirlendi....

Read more

Hakkımda

Bu site vasıtasıyla; sosyal ve mesleki olarak yararlandığım bilgileri sistemli ve paylaşılabilir olarak arşivlemek; yargı kararları, bilimsel çalışmalar/etkinlikler ve güncel hukuki haberler/gelişmeler paylaşmayı amaçlamaktayım.

Kategoriler

  • Akademik Çalışmalar
  • Faydalı Linkler
  • Genel
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Kütüphane
  • Mevzuat
  • Özel Hukuk

Son Yazılar

  • İstanbul, İstanbul, İstanbul
  • Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı
  • İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ
  • Hakkımda
  • Yasal Uyarı & Bilgilendirme
  • İletişim

© 2021 www.rizagundogdu.com.tr - Tüm Hakları Saklıdır.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Akademik Çalışmalar
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Diğerleri
    • Faydalı Linkler
    • Kütüphane
    • İletişim

© 2021 www.rizagundogdu.com.tr - Tüm Hakları Saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In