MEVZUAT
Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi5237 sayılı Türk Ceza Kanunu Madde 164- (1) Bir şirket veya kooperatifin kurucu, ortak, idareci, müdür veya temsilcileri veya yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyanlar, kamuya yaptıkları beyanlarda veya genel kurula sundukları raporlarda veya önerilerde ilgililerin zarara uğramasına neden olabilecek nitelikte gerçeğe aykırı önemli bilgiler verecek veya verdirtecek olurlarsa altı aydan üç yıla kadar hapis veya bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılırlar.
Madde Gerekçesi:
Maddeyle, şirket veya kooperatifler alanında kamunun veya sözü geçen kuruluşların genel kurullarının aldatılmalarını önleyecek bir yaptırım getirilmiştir. Maddede belirlenen kişiler tarafından, kasten yanlış bilgi verilmesi suç hâline getirilmiş olmaktadır.
“Kamuya yapılan beyanlardan” maksat, basın ve yayın yoluyla veya postayla prospektüsler gönderilerek belirli olmayan kişilere hitap edilmesi ve bunlara önemli yanlış bilgiler verilmesidir. Bu tür bilgilerin genel kurula sunulan raporlarda, önerilerde yer alması da suç sayılmaktadır; gerçeğe uymayan bilançolar yapılması, örneğin gerçeğe aykırı kârlardan bahsedilmesi gibi. Ancak bütün bunların yanlış olduğu bilinerek doğru imiş gibi gösterilmesi suçun oluşması için zorunludur.
Suçun oluşması bakımından failde bir kâr sağlama amacının bulunması veya bir zararın meydana gelmesi ise şart değildir. Bu suç tanımıyla, şirket veya kooperatiflerin idaresinde güven ve iyi niyeti korumak amaçlanmıştır. Bu nedenle, şirket veya kooperatifin aleyhinde olmak üzere yanlış bilgi verilmesi de bu suçu oluşturacaktır.
Madde, bu tür bilgileri veren veya verdirenleri cezalandırmaktadır. Suçun oluşması kastın varlığını gerektirmektedir.
Maddede yer alan hükümler sermayesi hisse senedine bölünmüş kamu iktisadi teşebbüsleri ve benzerî kurumları da kapsamaktadır.
YARGITAY KARARLARI
⇒ “Şirket veya kooperatif hakkında yanlış bilgi vermek suçundan verilen hükmün incelenmesinde;
Katılan …’in S.S. … Konut Yapı Kooperatifi Başkanı olduğu, sanığın da bu kooperatifte üye olduğu, 30/06/2013 tarihinde gerçekleşmiş genel kurulda sanığın kooperatif başkanlığına aday olduğu, adaylık süreci içerisinde dağıtmış olduğu el ilanında “…başkan biz üyeleri hep ahmak yerine koymaktadır…. başkanın doğru söylediğini hiç görmedim… sizlere çok miktarda delil ve yolsuzluk belgesi sundum…. isteyene gelsin elden de veririm, bu kooperatif çok uzadı, üyeler perişan oldu….” şeklinde kooperatif ile ilgili olarak gerçeğe aykırı bilgiler verdiği iddia edilen olayda;
Şirket veya kooperatif hakkında yanlış bilgi vermek suçunun oluşabilmesi için kooperatif hakkında kooperatifin kurucusu, ortak, idareci, müdür veya temsilcilerin veya yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyan kişilerin kamuya yaptıkları beyanlar veya genel kurula sundukları rapor ya da öneriler aracılığıyla ilgililerin zarara uğramasına sebep olacak nitelikte gerçeğe aykırı kasten yanlış bilgi verilmesi veya verdirtilmesinin unsur olarak düzenlendiği, söz konusu suçun kooperatife duyulan güven ve iyi niyetin korunmasına ilişkin olarak getirilmiş bir düzenleme olduğu gözetilerek, sanığa atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığı gerekçesiyle verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 02.07.2020 tarihli, E. 2017/31008 K. 2020/7348 sayılı ilâmı.
⇒ “Sanıkların, ortağı oldukları… şirketinin aynı zamanda tasfiye memuru olarak görev yaptıkları sırada, şikâyetçi …’ın şirket aleyhine açmış olduğu davada şirketten alacağı olduğunun mahkeme kararıyla tespit edilmesine rağmen 25.12.2009 tarihinde mal beyanında bulunarak “Şirketin aktif ve pasifi yoktur” şeklinde açıklama yaparak şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda;
TCK’nın 164. maddesinde yer alan suçun konusunu kamuya yapılan yalan beyanlar ile ilgilileri zarara uğratacak şekilde genel kurula sunulan raporların oluşturduğu; bu kapsamda, kamuya yapılan beyanların basın ve yayın yoluyla veya postayla prospektüsler gönderilerek, belirli olmayan kişilere hitap edilmesi şeklinde işlenmiş olabileceği gibi bu tür gerçeğe aykırı önemli bilgilerin genel kurula sunulan raporlarda ya da önerilerde “Gerçeğe uymayan bilançolar yapılması, gerçeğe aykırı karlardan bahsedilmesi biçiminde de işlenmiş olabileceği, ancak bütün bunların, yapılan açıklamanın sunulan raporların veya önerilerin gerçeğe aykırı olduğu bilinerek aldatma kastıyla doğruymuş gibi gösterilmesi ve buna dayalı olarak şirket ya da kooperatifle ilgili bir başkasının iktisadi menfaatinin zarara uğramış veya en azından zarara uğrama tehlikesiyle karşı karşıya kalmış olması zorunludur.
Bu bilgiler ışığında somut olayın değerlendirilmesi gerekirse; şirketin tasfiye işleminde hukuka veya usule aykırı bir durum tespit edilmediği gibi sanıkların, kamunun veya şirket genel kurulunun aldatılmasına ilişkin beyanlarının bulunmadığı, kaldı ki, şirketin borçlu olduğunun anlaşılması halinde dahi 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547. maddesi gereğince şirketin ek tasfiyesi için tüzel kişilik kazandırılarak ihya edilmek suretiyle yeniden sicile tesciline karar verileceğinden herhangi bir zarar durumunun söz konusu olmadığı ve meselenin hukuk mahkemelerince çözümleneceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece verilen beraat hükmünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 07.11.2016 tarihli, E. 2014/2451 K. 2016/8391 sayılı ilâmı.
⇒ “Sanıkların, ….. kurucusu ve müdürleri oldukları, katılanın, bu şirkette işçi olarak çalışmakta iken iş kazası geçirdiği, İş Mahkemesi tarafından tazminat ödenmesine karar verildiği halde, şirket yetkilileri olan sanıkların, belirlenen tazminatını ödemeden şirketi tasfiye ettikleri bu şekilde atılı suçu işlediklerinin iddia edildiği olayda; şirketin tasfiye işleminde hukuka veya usule aykırı bir durumda tespit edilmediği gibi sanıklar tarafından kamu[ya,] genel kurula yapılmış gerçeğe aykırı bir beyan bulunmadığı, uyuşmazlığın hukuki ihtilaf mahiyetinde olduğu anlaşılmakla, unsurları itibariyle oluşmayan şirket veya kooperatif hakkında yanlış bilgi vermek suçundan verilen beraat kararında bir isabetsizlik görülmemiştir.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 10.03.2016 tarihli, E. 2013/26401 K. 2016/2481 sayılı ilâmı.
⇒ “Şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarından sanığın mahkumiyetine ilişkin hükümler sanık müdafi tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığın, … Yatırım Holding Anonim Şirketi’nin ortağı ve yönetim kurulu başkanı olduğu, şirketin borcu nedeniyle başlatılan icra takibinin kesinleşmesi nedeniyle haciz işlemi için şirkete giden icra memuruna sanık tarafından şirketin bir ay önce … isimli kişiye devredildiğinin belirtildiği, bu beyanın haciz tutanağına yazılarak haciz işlemine son verildiği ancak sanığın şirketi devretmemesine rağmen haciz işleminden kurtulmak amacıyla şirket veya kooperatifler hakkında yanlış bilgi ve resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan suçlarını işlediğinin iddia edildiği olayda;
Ticaret Sicil Müdürlüğü’nün yazısı ile sabit olduğu haliyle, sanığın şirketi devretmediği ancak 5237 sayılı TCK’nın 164. maddesi gereğince suç oluşabilmesi için, kamuya yapılan beyanlarda veya genel kurula sunulan raporlarda gerçeğe aykırı bilgi verilmesi gerektiği, “kamuya yapılan beyanlardan” maksat, madde gerekçesinde açıklandığı haliyle, basın ve yayın yoluyla veya postayla prospektüsler gönderilerek belirli olmayan kişilere hitap edilmesi ve bunlara yanlış bilgi verilmesi şeklinde gerçekleşmesi gerektiği, aynı Kanun’un 206/1 maddesi gereğince suç oluşabilmesi için ise, kişinin açıklamaları üzerine düzenlenen resmî belgenin bu beyanın doğruluğunu ispat edici bir güce sahip olmasının gerektiği, aksi takdirde düzenlenen belgenin, yapılan beyanın doğruluğunu ispat edemeyeceği ve kişinin kendi beyanı ile böyle bir belgenin düzenlenmesine neden olmuş sayılamayacağı anlaşılmakla, sanığın üzerine atılı suçların kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilmeksizin, yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
5237 sayılı TCK’nın 53/2. maddesi gereğince, sanık için hükmedilen adli para cezası nedeniyle hakkında aynı Kanunun 53/1. maddesinde gösterilen hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, hükümlerin BOZULMASINA, 11/11/2019 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 11.11.2019 tarihli, E. 2017/30885 K. 2019/11393 sayılı ilâmı.
⇒ “Şirket veya kooperatif hakkında yanlış bilgi vermek suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suçun oluşabilmesi için kooperatif hakkında kooperatifin kurucusu, ortak, idareci, müdür veya temsilcilerin veya yönetim veya denetim kurulu üyeleri veya tasfiye memuru sıfatını taşıyan kişilerin kamuya yaptıkları beyanlar veya genel kurula sundukları rapor ya da öneriler aracılığıyla ilgililerin zarara uğramasına sebep olacak nitelikte gerçeğe aykırı kasten yanlış bilgi verilmesi veya verdirtilmesinin unsur olarak düzenlendiği, söz konusu suçun kooperatife duyulan güven ve iyi niyetin korunmasına ilişkin olarak getirilmiş bir düzenleme olduğu, somut olayda ise, katılan tarafından yapılan icra takibine, sanığın kooperatif başkanı olarak, borca itiraz dilekçesi verip, herhangi bir borcu bulunmadığı şeklindeki beyanın, kamunun gerçeğe aykırı bir şekilde yanıltılmasının söz konusu olmadığı, bu itibarla yüklenen suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gerekçesine dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 15.12.2016 tarihli, E. 2014/9247 K. 2016/9590 sayılı ilâmı.
⇒ “Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında, zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
… … Gıda Turizm İnşaat A.Ş.’nin eski yönetim kurulu üyeleri olan sanıklar …, …, …, … …, … ile şirketin kurucu ortaklarından … tarafından, şirket adına … – … … mevkiinden 750.000 TL değerinde iki adet arsa satın alındığı, ancak bu satış bedelinin tapuda 88.000 TL olarak gösterildiği ve bu bedelin 31.12.2005 tarihli mizana geçirilerek genel kurula sunulduğu ve böylece şirket ortaklarına yanlış bilgi verildiği, ayrıca sanık … adına da sebepsiz yere şirket parasından 3.500 TL aktarıldığı, sanıkların bu şekilde üzerlerine atılı suçları işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanıklara yüklenen suçların yasal unsurlarının oluşmadığı anlaşılmakla haklarında verilen beraat kararlarında bir isabetsizlik görülmemiştir.”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 08.09.2014 tarihli, E. 2013/346 K. 2014/14047 sayılı ilâmı.
⇒ “Somut olayda; sanıkların Ç… Madencilik Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti’nin Anonim şirkete dönüştürülmesi işlemlerinin yapılması sırasında katılanın bilgi ve onayı dışında denetçi olarak sözleşmeye isminin yazıldığı, yönetim kurulu kararı alındığı ve bu kararın 03/08/2009 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesinde tescil ve ilan edildiği, Ç… Anonim Şirketinin 09/10/2009 tarihli bir kararıyla yönetim kurulunun tekrar toplanarak denetçi olarak belirlenen katılanın yerine başkasını seçtikleri, bu kararı da 13/10/2009 tarihinde tescil ile 16/10/2009 gününü Ticaret Sicil Gazetesinde ilan ettirdikleri, katılanın Anayasa Mahkemesi üyesi olup başka herhangi bir görev alamayacağı, ana sözleşme altında imzası bulunan şirket ortakları olan sanıklar F.. A.. ile İ.. G..’ün şirket veya kooperatif hakkında yanlış bilgi verme suçunu işledikleri iddia edilen olayda, her ne kadar sanıklar savunmalarında şirket nevi değişikliği işlemlerinin şirket avukatı tarafından vekaleten yapıldığını, kendilerinin olaydan haberlerinin olmadığını beyan etmişler ise de, tanık olarak dinlenen F.. Ö.. ifadesinde şirketin nevi değişikliği sözleşmesini kendisinin hazırladığını, ancak hazırladığı ana sözleşmeyide sanıklara gösterdiğini ve onların onayını aldığını beyan etmesi ve dosya içeriğine göre sanıkların suçtan kurtulmaya yönelik savunmalarına itibar edilmemiş, toplanan delillere göre sanıkların katılanın bilgisi ve onayı dışında kendisini şirket denetçisi olarak göstermek suretiyle üzerlerine atılı suçu işledikleri anlaşıldığından aşağıda belirtilen nedenler dışında mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır”
Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 20.10.2015 tarihli, E. 2013/15563 K. 2015/30330 sayılı ilâmı.
LİTERATÜR
3. Sedef ÜNAL, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Odağında Şirket Yetkililerinin Gerçeğe Aykırılıktan Doğan Kabahat ve Suç Sorumlulukları. On İki Levha Yayıncılık, 2021.