19. “Davalı Tarafından İnşaat Yapımı İçin Alınan İzin Ortak Alanların Kullanımına Muvafakat Edildiği Anlamına Gelmez. O [Hâlde], Mahkemece Davalı Tarafından Yapıldığı Tespit Edilen Ortak Alanlara Müdahale Nedeniyle Davacının Ecrimisil Talebinin Kabulü Gerekir.”
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2018/4989 K. 2020/4467 T. 06.07.2020
“4562 sayılı [Organize] Sanayi Bölgesi Kanunu 19. maddesi ve Organize Sanayi Bölgeleri Uygulama Yönetmeliği’nin [3/1-s] bendine göre, organize sanayi bölgesi içindeki ortak alanların tasarrufu [Organize] Sanayi Bölgesi tüzel kişiliğine aittir.
Somut olayda, Mahkemece, davalının bağımsız bölümlerin önündeki bilirkişi heyetinin raporunda sarı renkli olarak gösterilen organize sanayi bölgesi sınırları içerisinde kalan ortak kullanıma tabi olan yerlerde inşaat faaliyetinin yürütülmesi için zorunlu olan geçici barakalar, trafolar koymuş olduğu, davalı şirketin davacı kurumdan inşaat ruhsat izni aldığı, inşaat faaliyetinin yürütülebilmesi için dava konusu yere araçların girmesinin zorunlu olduğu ve işçilerin kalabilecekleri geçici barakaların yapılmasının zorunlu olduğu, davalının kötü niyetinden söz etmenin mümkün olamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de; davalı tarafından inşaat yapımı için alınan izin ortak alanların kullanımına OSB tarafından muvafakat edildiği anlamına gelmez. Ayrıca davalı tarafından OSB tüzel kişiliğinden ortak alanların kullanımına ilişkin izin aldığına dair dosya kapsamında delil bulunmamaktadır. O halde, Mahkemece davalı tarafından yapıldığı tespit edilen ortak alanlara müdahale nedeniyle davacının ecrimisil talebinin kabulü gerekirken yazılı gerekçeyle reddine karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.” (Eklenme Tarihi: 2023-05-27).
20. “Ecrimisilin Belirlenmesinde; Mahkemece Zilyedi Hesap Vermeye Zorlayan Bir Yöntem İzlenmesi, Ecrimisilin Kira Gibi Kabul Edilerek Yasal Ya Da Takdiri İndirimler Yapılması, Haksız Fiil Gibi Kusur İndirimi Yapılması Doğru Değildir.”
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/4330 K. 2009/6786 T. 15.04.2009
“Mahkemece, ‘10 yıllık ecrimisil istenmesine karşı davalı zamanaşımı savunmasında bulunmamış ise de, zararın artmasına davacıların uzun süre talepte bulunmamış olmalarının da neden olduğu gözetilerek ilk 5 yıl için hesaplanan tazminatın ½ si olan 615 YTL indirilerek son 5 yıl için ise zamanaşımı savunmasına konu olamayacak olması da gözetilerek, davanın kısmen kabulü ile 7.185,00 YTL haksız işgal tazminatının (ecrimisil) dönem sonlarından başlatılacak yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiş’, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Türk Medeni Kanunu ve Borçlar Kanununda açıkça söz edilmeyen “ecrimisil” deyimi, Eski Hukuktan gelen bir alışkanlıkla uygulamada, haksız zilyedin ödemesi gereken kullanma (veya işgal) tazminatı anlamında kullanılmaktadır.
Ecrimisili konu alan 09.12.[1]931 gün ve 23/44 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda zamanaşımı yönünden sonuca ulaşılmış, ancak ecrimisilin anlamı, niteliği ve koşulları yönünden açıklama yapılmamıştır.
Yine, 8.3.1950 gün ve 22/4 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nda “Başkasının gayrimenkulünü haksız olarak zaptedip kullanmış olan kötü niyetli kimsenin o gayrimenkulü elinde tutmuş olmasından doğan zararları ve elde ettiği veya elde etmeyi ihmal eylediği semereleri tazminle mükellef olup, bir zarara uğramamış olan malik veya zilyede ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat vermekle mükellef olmadığı” sonucuna varılmıştır.
Nihayet 4.6.1958 gün ve 15/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile de ecrimisil, tazminat olarak nitelendirilmiştir. Bu kararın gerekçesinin V inci bendinde ‘işgal tazminatı davalarının hususi bir şekli olan ecrimisil davalarının beş yılda zamanaşımına uğrayacağı esasını benimsemiş bulunan içtihadı birleştirme kararının henüz baki’ olduğu açıklanmış ve ecrimisil davalarının Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine (T.M.K m.995) dayanan bir tazminat davası olduğu belirtilmiştir.
O halde bir malın haksız yere kullanılması sebebiyle istenilen alacağın Türk Kanunu Medenisinin 908. maddesine (T.M.K m.995) dayanan bir tazminat alacağı olduğu ve taraflar arasında akit bulunmaması nedeniyle bu tazminatın haksız fiilden doğan bir tazminat niteliğinde bulunduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
Özetlenen bu kararlar ve yerleşik uygulamada ecrimisilin belirlenmesinde, mahkemece kötüniyetli zilyedi hesap vermeye zorlayan bir yöntem izlenmesi, kira gibi kabul edilerek yasal ya da taktiri indirimler yapılması, ya da haksız fiil gibi kusur indirimi yapılması doğru görülmemiştir.” (Eklenme Tarihi: 2023-08-09).
21. “Kira Sözleşmesine Dayalı Olarak Ödenmesi Kabul Edilen Cezai Şart Bedeli İle Ecrimisilin Kaynakları ve Talep Dayanakları Birbirinden Farklı Olmakla, Sözleşmeden Kaynaklı Alacak Olan Cezai Şart Bedelinden Davacının Haksız İşgalci Olması Sebebiyle Davalıya Ödediği Ecrimisil Tutarının Mahsubu Hatalıdır. ”
NOT: Kanaatimce işbu karar, ecrimisil kurumu ile yerleşik içtihatlara (ecrimisile ilişkin kabul edilen ilkelere) ve kararda da yer verilen 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun 75. maddesinin 3. fıkrasına (“Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır.”) aykırıdır. Zira gerek cezai şartın öngörülmesi, karara konu olayda olduğu gibi sözleşmenin feshi hâlinde tahliye edilmeyen taşınmazdan elde edilecek gelirin kaybını önlemeyi ve bir anlamda da “geçen her gün için, cari yıl kira bedelinin yüzde biri oranında” belirlenen bedel karşısında taşınmazı tahliye etmemenin oldukça maliyetli olması nedeniyle ve gerekse de ilgili Kanun maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, “…işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır.” hükmü karşısında ecrimisile hükmedilememesi gerekir. Nitekim aynı sonuca 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun “Sebeplerin yarışması” başlıklı 60. maddesiyle de ulaşabilir olsa gerek.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2022/2082 K. 2022/3093 T. 04.04.2022
“2886 sayılı Devlet İhale Kanunu’nun “Ecrimisil ve tahliye” başlıklı 75. maddesinin ilk fıkrası, “Devletin özel mülkiyetinde veya hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmaz malları, özel bütçeli idarelerin mülkiyetinde bulunan taşınmaz mallar ve Vakıflar Genel Müdürlüğü ile idare ve temsil ettiği mazbut vakıflara ait taşınmaz malların, gerçek ve tüzelkişilerce işgali üzerine, fuzuli şagilden, bu Kanunun 9 uncu maddesindeki yerlerden sorulmak suretiyle, idareden taşınmaz ve değerleme konusunda işin ehli veya uzmanı üç kişiden oluşan komisyonca tespit tarihinden geriye doğru beş yılı geçmemek üzere tespit ve takdir edilecek ecrimisil istenir. Ecrimisil talep edilebilmesi için, idarelerin işgalden dolayı bir zarara uğramış olması gerekmez ve fuzuli şagilin kusuru aranmaz.” hükmünü; üçüncü fıkrası ise; “Kira sözleşmesinin bitim tarihinden itibaren, işgalin devam etmesi halinde, sözleşmede hüküm varsa ona göre hareket edilir. Aksi halde ecrimisil alınır. İşgal edilen taşınmaz mal, idarenin talebi üzerine, bulunduğu yer mülkiye amirince en geç 15 gün içinde tahliye ettirilerek, idareye teslim edilir.” hükmünü içerir.
Somut olayda; taşınmazın 2886 sayılı Kanun uyarınca davacıya kiraya verildiği ve kira süresinin bitiminden sonra tahliye edildiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Taraflar arasında imzalanan 12/05/2010 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesinin 14. maddesinde; “Kira süresinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde taşınmaz idareye teslim cedilmezse, geçen her gün için, cari yıl kira bedelinin yüzde biri oranında ceza, itirazsız olarak ödenir.” hükmüne yer verilmiş olup, işbu sözleşme hükmü tarafları bağlar.
Yukarıda açıklanan kanun hükmü uyarınca, kira süresinin sona ermesiyle taraflar arasındaki kira sözleşmesi sona ermiştir. Davacı, süre sonundan itibaren kiracı değil fuzuli şagil konumundadır. Buna bağlı olarak davalı tarafından ecrimisil tahakkuk ettirilmiştir. Menfi tespit talebine konu alacak ise, sözleşme hükmüyle bağlı olan davacının kira sözleşmesine dayalı olarak ödemeyi kabul ettiği cezai şart bedelidir. Her iki borcun kaynakları ve talep dayanakları birbirinden farklı olmakla, sözleşmeden kaynaklı alacak olan cezai şart bedelinden davacının haksız işgalci olması sebebiyle davalıya ödediği ecrimisil tutarının mahsubu hatalı olduğu gibi, mahkemece cezai şarttan yapılan indirim de oran olarak fazladır.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafça davalıya ödenen ecrimisil tutarı kira sözleşmesine dayalı olarak talep edilen cezai şart bedelinden mahsup edilmeksizin ve cezai şart bedelinden daha düşük oranda indirim yapılmak suretiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.” (Eklenme Tarihi: 2023-08-20).
“Davada dayanılan ve hükme esas alınan 26.02.2007 başlangıç tarihli ve iki yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Kira sözleşmesi özel şartlar 14. maddesinde kira süresinin sona ermesi veya sözleşmenin feshi halinde taşınmaz idareye teslim edilmezse geçen her gün için cari yıl kira bedelinin %1 i oranında cezanın itirazsız olarak ödeneceği kararlaştırılmıştır. Bu şart geçerli olup tarafları bağlar. Dava konusu taşınmaz Hazineye ait olup 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu ile kiraya verildiği için sözleşme sonunda kira sözleşmesi kendiliğinden son bulur. Bu tarihten itibaren davalı haksız işgalci sayılır. Nitekim davalı tarafından tahliyeden sonra işgal edilen günler karşılığı 13847,67 TL ecrimisil tahakkuk ettirilmiştir. Bu bedel davacının haksız işgali karşılığıdır ve davalının sözleşmenin 14. maddesi gereğince belirlenecek cezayı istemesine engel değildir. Bu durumda mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken ecrimisil borcunun olmadığının tesbitine ilişkin bir talebin olmadığı hususu da gözardı edilerek yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru değildir.”
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 01.10.2014 tarihli, E. 2014/609 K. 2014/10712 tarihli ilâmı (Eklenme Tarihi: 2023-08-21).
22. “Haksız Fiil Alacağı Niteliğindeki Ecrimisilin Varlığı ve Miktarı Alınan Bilirkişi Raporu ve Yapılan Yargılama İle Saptandığına ve Dolayısıyla Alacak Likit Olmadığına Göre Mahkemece İcra İnkar Tazminatı İsteğinin Kabulüne Karar Verilemez.”
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2023/3877 K. 2023/4575 T. 10.10.2020
“İcra İflas Kanunu’nun 67. maddesi hükmüne göre; itirazın iptaline karar verilmesi halinde alacaklı taraf yararına icra inkâr tazminatına hükmedilebilmesi için alacaklı tarafın haklılığının tespit edilmiş olması yeterli olmayıp alacağın da likit ve muayyen başka bir deyişle taraflarca önceden belirlenmiş veya basit bir işlemle hesaplanabilecek nitelikte olması, miktarının belirlenebilmesi için yargılamanın gerekmemesi zorunludur.
Ecrimisil, hukuken haklı ve geçerli bir nedene dayanmaksızın taşınmazı kullanan kişinin taşınmaz malikine ödemesi gerekli olan, en azı kira, en çoğu mahrum kalınan gelir kaybı olan haksız işgal tazminatıdır. Haksız fiil alacağı niteliğindeki ecrimisilin varlığı ve miktarı alınan bilirkişi raporu ve yapılan yargılama ile saptandığına ve dolayısıyla alacak likit olmadığına göre mahkemece icra inkar tazminatı isteğinin kabulüne karar verilmiş olması isabetsizdir.” (Eklenme Tarihi: 2024-02-23).