29 Temmuz 2025
Rıza GÜNDOĞDU
No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Akademik Çalışmalar
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Diğerleri
    • Faydalı Linkler
    • Kütüphane
    • İletişim
Rıza GÜNDOĞDU
No Result
View All Result

DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASI (HMK m. 150)

Davanın Müracaata Bırakılması, Davanın Takipsiz Bırakılması, Davanın Yenilemeye Bırakılması, Dosyanın Takipten Kaldırılması

Rıza GÜNDOĞDU Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
28 Şubat 2021
Kategori: Akademik Çalışmalar
Reading Time:78min read
0
DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASI (HMK m. 150)
170
PAYLAŞIM
17k
OKUNMA
Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!Paylaşın!
Bu çalışma, aynı isimle İstanbul Barosu Dergisinin Ocak-Şubat 2019 sayısında yayınlanan çalışmamın güncellenmiş ve genişletilmiş hâlidir. 
DOSYANIN İŞLEMDEN KALDIRILMASI (HMK m. 150)
                                                                                                   Rıza GÜNDOĞDU 

 

Giriş

Bu çalışmada tarafların davayı takip etmemesinin sonuçlarından birisi olan dosyanın işlemden kaldırılması (6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m. 150) kurumu incelenmiş ve konuyla ilgili olarak öne çıkan içtihatlara değinilmiştir.

Tasarruf İlkesi

Medeni usul hukukunda taraflar; uyuşmazlığı başlatmak, uyuşmazlık konusunu belirlemek, uyuşmazlığı sürdürmek veya sona erdirmek hakkına sahiptirler [1]. Mahkemenin davaya bakması için, davanın açılmasında olduğu gibi devamında da tarafların davaya devam etme iradelerinin bulunması gerekir [2]. Diğer bir deyişle, bir davaya bakan mahkeme ancak tarafların davada yer alıp, uyuşmazlık hakkında bir karar verilmesi beklenti ve iradesinin sürekliliği halinde karar verebilecektir.

Dava açıldıktan sonra taraflar davayı takip edip etmemekte özgürdürler [3]. Taraf iradesine öncelik verilmesi ve tarafın talebinin esas alınması, sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait birçok usul işleminde de kendisini gösterir [4]. Dosyanın işlemden kaldırılması, tarafların davayı yani dosyayı takip etmek istemedikleri yahut başka bir nedenden dolayı iradelerinin öyle gözükmesi durumunda söz konusu olur [5]. Özetle denilebilir ki taraflar; açılan davaya devam etmez, duruşmalara katılmazlarsa, kanun koyucu buna birtakım sonuçlar bağlamıştır. Bu sonuçlar kısaca şu şekildedir: dosyanın işlemden kaldırılması (m.150/1), geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen tarafın, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edememesi (m.150/2) ve ön inceleme aşamasında duruşmaya bir taraf gelmiş diğer taraf mazeretsiz gelmemişse, gelen tarafın iddia ya da savunmasını serbestçe genişletebilmesidir [6].

Dosyanın İşlemden Kaldırılması (HMK m. 150)

Konumuzun esası HMK m. 150 hükümleri olduğu için aşağıda dosyanın işlemden kaldırılması (dava dosyasının işlemden kaldırılması) incelenecek olup, bu hususta ilk olarak ilgili kanun maddesine yer verilmiştir.

Tarafların duruşmaya gelmemesi, sonuçları ve davanın açılmamış sayılması

Madde 150 (1) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir.

(2) Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse, gelen tarafın talebi üzerine, yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf, yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez.

(3) Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hâllerde gün tespit ettirilmemişse, son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır.

(4) Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.

(5) İşlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davalar, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kayıt kapatılır.

(6) İşlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan dava, ilk yenilenmeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamaz. Aksi hâlde dava açılmamış sayılır.

Kanun maddesi incelendiğinde dört ihtimalin söz konusu olduğu görülmektedir. Buna göre;

  • Usulüne uygun olarak duruşmaya çağrılmalarına ve mazeret bildirmemelerine rağmen iki tarafın duruşmaya gelmemesi,
  • İki tarafın duruşmaya gelerek davayı takip etmek istemediklerini beyan etmeleri,
  • Taraflardan sadece birisinin davaya gelip, diğerinin mazeretsiz gelmemesi durumu. (bu durumda hâkim gelen tarafa davaya devam etmek isteyip istemediğini sorup, duruma göre hareket edecektir.)   
  • HMK m. 150/3 “Duruşma gününün belli edilmesi için tarafların başvurması gereken hallerde gün tespit ettirilmemişse son işlem tarihinden başlayarak bir ay geçmekle dosya işlemden kaldırılır.” Örneğin, olumsuz görev uyuşmazlığında (iki mahkemenin de görevsiz olduğuna karar vermesi durumu) bir üst dereceli mahkeme merci tayini kararı verir. Bu karar üzerine tarafların talepte bulunması gerekmektedir. Tarafların talepte bulunmaması durumunda HMK  m. 150’ye göre son işlem tarihi esas alınarak dosya işlemden kaldırılır [7]. “Talepte bulunma” hususu, mahkemenin görevsizlik veya yetkisizlik kararına karşı davanın görevli ve yetkili mahkemede sürdürülmesi [8] (devam ettirilmesi) bakımından HMK m. 20 [9]’de de düzenlenmiş olup; buradaki düzenlemeye uygun olarak hareket etmemenin  sonucu  ise  dosyanın  işlemden  kaldırılması  olmayıp,  doğrudan davanın  açılmamış  sayılmasıdır  [10].

Yukarıda belirtilen dört durumdan birinin gerçekleşmesi hâlinde mahkeme, yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir. Mahkeme böyle bir karar vermiş olmasa bile, dosyanın işlemden kaldırılmasını gerektiren bir durum gerçekleşmişse; örneğin, taraflar duruşmaya usulüne uygun olarak çağırılmalarına rağmen mazeretsiz gelmemişlerse ya da taraflardan yalnızca birisinin duruşmaya gelip, diğerinin de mazeretsiz gelmemesi karşısında gelen tarafın, davaya devam etmek istemediğini mahkemeye bildirdiği zaman dosya işlemden kaldırılmış sayılır [11].

Dosyanın işlemden kaldırılması davanın derdestliğini etkilemez [12]. Dolayısıyla davanın açılmasıyla ortaya çıkan bütün sonuçlar varlığını korur. Ancak işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen bir dava, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılır. (m. 150/5) Dolayısıyla herhangi bir sebeple dosyanın işlemden kaldırılması karşısında, açılmış bulunan bir davanın sonuçları muhafaza edilmek isteniliyorsa üç aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunulması gerekmektedir.

Önemle belirtilmesi gereken diğer bir husus da, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay içerisinde yenileme talebinde bulunulması durumunda yeniden harç alınmamasıdır. Diğer bir ifadeyle, dosya işlemden kaldırıldıktan sonra, üç ay içinde yenileme talebinde bulunulabilir. Ancak ilk bir ay içinde yenileme talebinde bulunulursa harç alınmayacak olup, bu bir aylık sürenin bitiminden itibaren yapılacak yenileme talebinde ise yeniden harç alınır. (m. 150/4) [13]. Buradaki bir aylık süre, üç aylık sürenin ilk kısmıdır. Yenileme talebi, bu bir aylık süre içinde yapılırsa harç ödenmez; fakat bu bir aylık süre geçtikten sonra yani, üç aylık sürenin son iki ayı içerisinde yenileme talebinde bulunulması hâlinde yeniden harç ödenmesini gerekir.

Aşağıda yenileme talebinin süresi ve hangi süre içerisinde talepte bulunulursa harç alınıp alınmayacağı çizimle anlatılmıştır [14].
rizagundogdu.com.tr

 

Üç aylık sürenin son iki ayı içerisinde yenileme talebinde bulunan taraf yeniden harç öder ve bu harç, onu ödeyen taraf davayı kazansa dâhi karşı tarafa yüklenemez. Yine burada konuyla ilgili bir karara değinmekte yarar vardır. Buna göre,  Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2014 yılında verdiği bir kararında [15] duruşmaya katılmayarak dosyanın işlemden kaldırılmasına neden olan ancak bir aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunarak herhangi bir kayba (yeniden harç ödenmesine) neden olmayan vekilin azlini haksız bulmuştur. 

“Mahkemece, takipsiz bırakılan davada, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren 1 aylık süre sonunda yenileme talebinde bulunulduğu ancak yenileme harcının yatırılmadığı gerekçesiyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 150. (1086 sayılı HUMK 409) maddesi uyarınca, usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir. Dosyası işlemden kaldırılmış olan dava, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde taraflardan birinin dilekçe ile başvurusu üzerine yenilenebilir. Yenileme dilekçesi, duruşma gün, saat ve yeri ile birlikte taraflara tebliğ edilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak bir ay geçtikten sonra yenileme talebinde bulunulursa, yeniden harç alınır, bu harç yenileyen tarafça ödenir ve karşı tarafa yüklenemez. Bu şekilde harç verilerek yenilenen dava, eski davanın devamı sayılır.

Taraflardan biri, işlemden kaldırılmış olan bir dosyayı (üç ay içinde) yenileyebilir. Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay içinde yenileme talebinde bulunan taraftan, hiçbir harç alınmaz. Dava, dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay geçtikten sonra (yani kalan iki aylık süre içinde) yenilenirse yeniden başvuru ve peşin harç alınır (Z.Yılmaz, Medeni Usul Hukukunda Davanın Açılmamış Sayılması, Seçkin, 2001, Sy 204). Taraf, dosya işlemden kaldırıldıktan itibaren bir aylık süreyi geçirdikten sonra yenileme isteminde bulunduğu takdirde 492 sayılı Harçlar Kanununun 7. maddesi uyarınca yeniden harç ödemek zorundadır.

Dosyanın işlemden kaldırıldığı tarihten itibaren bir ay geçtikten sonra ve fakat üç ay içinde yenileme talebinde bulunulmuş, ancak harç yatırılmamış olması halinde; 492 sayılı Harçlar Kanununun 32. maddesi uyarınca; yargı harçları ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, mahkemenin yenileme talebinde bulunana harç yatırması için uygun bir süre vermesi gerekir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 25.01.1985 gün ve 1984/5 Esas 1985/1 sayılı kararında da açıklandığı üzere; harcın ödenmesi talepte bulunanın tek başına yapacağı bir işlem olmayıp, yetkili görevlinin önüne gelen işlemi tamamlama görevinin sonucu, talepte bulunanla birlikte ortaklaşa yapılması gereken bir işlemdir (Hukuk Ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliği madde 14, Bölge Adliye ve Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Cumhuriyet Başsavcılıkları İdari ve Yazı İşleri Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliği madde 169/3-ğ). Talepte bulunanın harç yatırmak istediği halde görevlinin almadığını belgeleyip kanıtlaması olanaksız derecede güç olmasına karşılık, görevlinin ilgiliden bu harcı istediğini ve fakat ilgilinin yatırmadığını dilekçeye düşeceği bir yazıyla veya tutanak düzenleyerek kanıtlaması daha kolay ve hatta görevi gereğidir.

Bu bağlamda uygulamada, taraflardan biri veya vekili hakim havalesini taşıyan yenileme dilekçesini mahkeme kalemine ibraz ettiğinde; Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin 14. maddesinin emredici hükmü uyarınca, ilgili kalem personeli tarafından dava dosyası incelenmeli ve dosyanın işlemden kaldırma tarihinden bir ay geçtikten sonra yenilendiğinin belirlenmesi halinde, yenileyen tarafça yatırılması gereken harç miktarı hesaplanarak bu miktarı mahkeme veznesine yatırması için yazılan müzekkere yenileme talebinde bulunan tarafa verilmeli ve harcın yatırılması sağlanmalıdır. Açıklanan bu işlemler yönetmelik hükmüne aykırı olarak mahkeme kalemince yerine getirilmemiş ve yargılama sırasında harcın yatırılmadığı anlaşılmış ise, Mahkemece, Harçlar Kanununun 7. maddesinde belirtilen harcın verilecek uygun bir kesin süre içinde yatırılması için yenileyene muhtıra tebliğ edilmelidir. Mahkemece verilecek süre içinde ilgilinin yenileme harcını yatırması halinde davaya kaldığı yerden devam edilmeli, harcın yatırılmaması halinde ise 492 sayılı Harçlar Kanununun 30.maddesi ve HMK.nun 150/5.maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmelidir. Kalem personeli ve yargıcın; Harçlar Kanunu, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile Hukuk ve Ticaret Mahkemeleri Yazı İşleri Yönetmeliğinin emredici hükümlerinden kaynaklanan işlemleri yapmamaları nedeniyle harcın yatırılmaması sonucu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gibi ağır neticeye davacının (yenileyenin) katlanmasını istemenin adalet ve hukuka güven ilkesiyle bağdaşmayacağı açıktır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 344 maddesi (1086 Sayılı HUMK 426/D) de açıklanan yorum ve ilkeler doğrultusunda benzer düzenleme içermekte, eksik harç yatırılmasını temyiz edene yükletilecek bir kusur ve yanılgı olarak görmeyip bunu verilecek ek süre ile çözmektedir.

Somut olayda; mahkemece 24.02.2015 tarihinde dosya işlemden kaldırılmış, davacı; 04.05.2015 tarihinde yenileme talebinde bulunmuştur. Davacı 1 aylık süre geçtikten sonra yenileme talebinde bulunduğundan 492 sayılı Harçlar Kanununun 7. maddesi uyarınca yeniden harç ödemek zorunda olup aynı kanunun 32. maddesi uyarınca da; yargı harçları ödenmedikçe müteakip işlemler yapılamayacağından, mahkemenin yenileme talebinde bulunana harç yatırması için uygun bir süre vermesi gerekir.

Bu durumda, mahkemece davacıya uygun süre verilerek alınması gereken harç ikmal ettirildikten sonra işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.“

Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 03.01.2022 tarihli, E. 2021/1767 K. 2022/3 sayılı ilâmı (Eklenme tarihi: 2023-01-28).

Taraf vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmemesi durumunda da, mahkemece hangi işlemlerin yapılması gerektiği ve ne şekilde karar verilmesinin gerekli olduğuna yönelik olarak ise Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin yakın tarihli bir kararı oldukça aydınlatıcıdır. 

“…yargılama hukukunun temelini teşkil eden en önemli ilkelerden olan hukuki dinlenilme hakkı Anayasa’nın 36. maddesinde ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen Adil Yargılanma Hakkı’nın da en önemli unsurudur. Hukuki dinlenilme hakkı tarafların öncelikle yargılama ile ilgili bilgi sahibi olmasını, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanmasını ve mahkemenin de bu açıklamaları ve sunulan delilleri dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini gerektirir. Bu nedenle tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur.

Somut olayda, Mahkemece 02.02.2016 tarihli 22. celsede asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan … vekilinin üç celse üst üste mazeret dilekçesi sunduğu bu sebeple mazeret dilekçesinin davayı uzatmaya yönelik olduğu gerekçesiyle mazeret dilekçesinin reddine karar verilerek yargılamaya devam olunduğu ve asıl dava yönünden dosyanın HMK’nin 150. maddesi uyarınca işlemden kaldırılması karar verildiği ancak işlemden kaldırma kararını içeren duruşma zaptının asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan … vekiline tebliğ edilmediği ve nihai hükmün gerekçesinde, 02.02.2016 tarihinde takip edilmediğinden işlemden kaldırılmasına karar verilen asıl davanın 3 aylık yasal süresinde yenilenmediği belirtilerek, hükümde HMK’nin 150. maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Az yukarıda Yargılama hukukunun temelini teşkil eden ve Anayasa’nın 36. maddesi ile İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 6. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma ilkesinin en önemli unsurunu oluşturan hukuki dinlenilme hakkına dair yapılan açıklamalar çerçevesinde mahkemece davanın 22. celsesinde asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan … vekilinin mazeret dilekçesini reddederek ve karşı taraf vekilinin asıl davayı takip etmeyeceklerine yönelik beyanı üzerine asıl dava hakkında verdiği işlemden kaldırma kararının asıl davanın davacısı birleşen davanın davalısı olan … vekiline tebliğine karar vermesi ve kararın tebliği ile vekilin işlemden kaldırma kararından haberdar olmasının sağlanması gerekirken, işlemden kaldırma kararının duruşmada tefhimi ile yetinilmesi ve sonrasında nihai hükümde davanın 02.02.2016 tarihinde takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve 3 aylık yasal sürede dosyanın yenilenmediği gerekçesiyle HMK’nin 150. maddesi uyarınca asıl davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.” Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2017/9643 K. 2020/5686 T. 01.10.2020

“Dosya kapsamından, 25.09.2019 tarihli duruşmada mahkemece dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verildiği, davacı vekilinin UYAP ortamından gönderdiği 25.12.2019 tarihli dilekçesi ile yasal 3 aylık süre içerisinde davanın yenilenmesi talebinde bulunduğu, ancak yenileme harcının yatırılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Şu durumda mahkemece, davacıya yenileme harcının miktarı da belirtilerek ihtarlı muhtıra gönderilip verilecek kesin süre içerisinde yenileme harcının tamamlattırılması gerekirken, herhangi bir süre verilmeden ve ihtarat yapılmadan yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir. Kararın bu nedenle bozulması gerekir.” Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, E. 2020/1648 K. 2020/3852 T. 23.06.2020

Yine burada, istisnai bir olaydan ve kayda bir değer karardan bahsedilmesinde de yarar görmekteyim. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.05.1997 tarihli ve 1997/14-273 E. 1997/431 sayılı kararında [16] ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında davacı vekilinin, iki farklı tarihte duruşmaya gelmemesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve her defasında[17] da usulüne ve süresine riayet edilerek yenileme talebinde bulunulmuştur. Ancak davacı vekili, ileri bir tarihte vekillikten istifa ettiğine dair bir dilekçeyi ibraz etmiş ve mahkemece aynı gün duruşmada davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı ise hükmü temyiz etmiştir.  Yargıtay 14. Hukuk Dairesi,  vekilin istifa dilekçesinin öncelikle davacıya tebliğ edilmesi gerektiğini ve ancak bundan sonra bir kez daha davanın takipsiz bırakılması hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verilebileceğinden bahisle bozma kararı vermiştir. İlk derece mahkemesince yapılan yeniden yargılama sonucunda ise direnme kararı verilmiş ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na gönderilmiştir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise usul ve yasaya uygun bulduğu direnme kararını onamıştır[18].

Yazar tarafından yapılan değerlendirmelerde [19] ise, söz konusu hukuki durumu temellendirmek için 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 41. ve 174. madde hükümleri incelenerek şu sonuca ulaşılmıştır: “Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren on beş gün süre ile devam eder.” (Av. K. m. 41). Aynı Kanunun m. 174/1 hükmünde ise, “Avukatın üzerine aldığı işi, haklı bir neden olmaksızın takipten vazgeçebilme hakkı” olduğu belirtilmiş ve bu husus HUMK m. 68 [20] ile de ilişkilendirilmiştir. Ayrıca yapılan değerlendirmelerde Avukatlık Kanunu’nun 41. maddesinde değinilen vekâlet görevinin amacının çekilme dolayısıyla müvekkilin zarar görmesinin engellenmesi olduğu da belirtilmiştir. Yine Yargıtay içtihatlarına göre, Av. K. m. 41 hükmünün vekil ile müvekkil arasındaki iç ilişkiyi; HUMK m. 68 hükmünün ise, vekil ile karşı taraf ve mahkeme arasındaki dış ilişkiyi ifade ettiği belirtilmiştir [21]. Son olarak uzamış temsilin kapsamının duruşma dışındaki işlerle sınırlandığının kabul edildiği de belirtilmiştir.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında HGK kararının, “Mahkemeye çekilme (istifa) dilekçesini ibraz eden vekilin temsil görevi mahkeme (dış ilişki) açısından sona ermektedir. Dolayısıyla davacının duruşmaya gelmemesi/davayı takip etmemesi durumu ortaya çıkmaktadır. Bu durumda çekilme dilekçesinin asile tebliği ve bu nedenle duruşmanın ertelenmesi hususunda mahkemeye yükümlülük yükleyen bir hüküm mevcut değildir. Tam tersine, HUMK m.67/3 hükmü, vekilin istifa etmesi nedeniyle yargılamanın başka bir güne bırakılmasını yasaklamaktadır.” denilerek isabetli olduğu savunulmuştur.

Ancak tüm bu açıklamalara rağmen kanaatimce somut olayda, usul ekonomisi ilkesinin göz önünde tutulmadığı öne sürülebilir. Her ne kadar yukarıda aktarıldığı gibi, çekilme dilekçesinin asile tebliği ve bu nedenle duruşmanın ertelenmesi hususunda mahkemeye yükümlülük yükleyen bir hüküm mevcut olmadığı ileri sürülebilirse de, usul ekonomisi ilkesinin bu yükümlülüğü ihtiva ettiği söylenebilir. Zira somut olayda, esasa ilişkin bir hüküm bulunmadığından davacı davasını tekrar açabilecektir. Tekrardan dava açıldığında ise tüm süreç boyunca geçen zaman, yapılan masraflar gibi kayıplar meydana gelecektir. Ayrıca unutulmamalıdır ki, belki de sonuçta davayı kaybedecek olsa da hiçbir davacı dava sürecinin uzamasını istemez ve doğal olarak buna neden olacak davranış ve taleplerden de kaçınır.

Benzer bir uyuşmazlıkta Yargıtay 3. Hukuk Dairesince verilen kararda ise, Anayasamızda güvence altına alınan savunma hakkına işaret edilerek hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanmış olabileceğinden bahisle ilk derece mahkemesinin kararı bozulmuştur. 

“15.10.2018 tarihli celsede ise 2 nolu ara karar ile ‘Her ne kadar davalı vekili av. A… Y…’ın istifa dilekçesinin karşı tarafa tebliğ edilmemiş olduğu görülse de vekilin istifa etmesi nedeniyle yargılamanın başka bir güne bırakılamayacağı (HMK 77/4) hükmü karşısında mahkememizce geçen celse sözlü yargılama günü tayin edildiği diğer yandan ise vekilinin istifa dilekçesi davalı asile bildirilmediğinden HMK 82 ve Avukatlık yasası 41 gereğince avukat A… Y…’ın vekalet görevi devam ettiğinden istifa dilekçesinin tebliğinin beklenmesine yer olmadığına, bu usulü eksikliğin mahkememiz yazı işleri müdürlüğü tarafından gerekçeli karar aşamasında değerlendirilmesine,’ şeklinde önceki ara kararlardan sarfı nazar edilerek aynı celse dosya karara çıkarılmıştır. Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, 6100 sayılı HMK.nun 27. maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, taraflara dosya içerisindeki bilgi ve belgelere karşı savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olup, bu husus kamu düzenine ilişkindir. Mahkemece, sözl yargılama için gün belirlenip taraflara tebligat çıkarılmadan karar verilmek suretiyle yukarıda bahsedilen usul hükmüne uyulmaması hukuki dinlenilme hakkını kısıtlayıcı niteliktedir. O halde, sözlü yargılama ile ilgili HMK.’nun 186. maddesinde gösterilen usule riayet edilmek suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2020/3265 K. 2020/5614 T. 08.10.2020

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2011 yılında verdiği bir kararında[22] ise, dosyanın işlemden kaldırılması ve üç aylık süre içerisinde yenileme talebinde bulunulmayıp davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi karşısında, davalı taraf lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir. Kararda ayrıca, “son duruşmaya iki tarafın da mazeretsiz olarak katılmadıkları ve dosyalarının işlemden kaldırılmasına; üç ay içinde yenilenmediğinden davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır (HUMK m. 409/5, HMK m. 150).” hususu da belirtilmiştir.

Davanın (dosyanın) yenilenmemesi, yani tarafların yenileme talebinde bulunmaması veya yazılı yargılamada iki defadan fazla (HMK m. 320/4 gereğince basit yargılamada ise birden fazla) dosya işlemden kaldırılır ise dava hiç açılmamış sayılır [23].

“Mahkemece, davanın basit yargılama usulüne tabi olduğu, HMK 320/4 maddesinde; basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş dosyanın, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılması halinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği düzenleme konusu yapıldığını, 05.02.2015 tarihli oturumda dosyanın HMK 150 maddesi uyarınca işlemden kaldırıldığı, davacı tarafından yenilenerek yargılamaya kaldığı yerden devam edildiği, 24.11.2016 tarihli oturumda da davanın takipsiz bırakıldığı anlaşıldığından, HMK 320/4 maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. 

Kararı, davacılar vekili istinaf etmiştir. … Bölge Adliye Mahkemesince, davacı vekilinin üç avukat olarak farklı tarihlerde duruşmaya katıldıkları, davayı bu şekilde takip ettikleri, davacı vekili beyanı ile duruşma gününde iki avukatın mazereti olduğunu bildirdiği, 3. vekil ile ilgili bir mazeret bildirimi bulunmadığı, ayrıca duruşma tarihinde … dışı mazereti bulunduğu belirtilen avukatın duruşma tarihini kapsayan dönemde … dışında olduğuna dair delil bulunamadığı gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. 

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir. 

Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde ilk derece mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2017/5185 K. 2019/1990 T. 11.03.2019 

“…davacı vekilince basit yargılama usulüne göre yürütülen dava ilk takipsiz bırakılmasından sonra yeniden takipsiz bırakıldığından davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmamaktadır.” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 45. Hukuk Dairesi, E. 2020/1247 K. 2021/99 T. 03.02.2021

Mahkemenin bu konudaki kararı, sadece tespit niteliğinde [24] yani açıklayıcı bir karardır. Mahkeme böyle bir karar vermeyi ihmâl etmişse, üç aylık sürenin sonunda veya dosyanın üçüncü (basit yargılamada ise iki) defa işlemden kaldırılmasıyla dava kendiliğinden açılmamış sayılır [25]. Bu karar karşısında davacı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmesi gerekir (HMK m. 331/3). Yine bu karar, usule ilişkin nihai bir karardır [26]. Bu karara karşı kanun yoluna başvurulabilir. Ancak bu kararda esasa ilişkin bir tespit yoktur [27]. Dolayısıyla bu karar üzerine kanun yoluna başvurulduğunda, ancak dosyanın işlemden kaldırılması ve davanın açılmamış sayılması için gerekli şartların oluşmadığı iddia edilebilir [28].

Dosyanın işlemden kaldırılması kararı verildiği tarihten (yahut bu kararın verilmiş sayılacağı tarihten) itibaren üç ay içerisinde yenileme talebinde bulunulmaması hâlinde dava açılmamış sayılır, hatta ve hatta davada ileri sürülen talep dâhi vaki olmaz [29]. Bir davanın açılmasının sonuçları olduğu gibi açılmamış sayılmasının da sonuçları vardır [30]. Sonuç olarak böyle bir durumda davanın açılmasıyla ortaya çıkan maddi hukuk ve usul hukuku bakımından doğan sonuçlar [31] da ortadan kalkacaktır. Ancak önemi itibariyle maddi hukuk bakımından sınırlı bir etkinin duruma göre devam edebileceğini belirtmekte de yarar vardır. Örneğin, dava açılıp dava dilekçesi karşı tarafa tebliğ edilmiş ancak ondan sonra herhangi bir sebeple dosya işlemden kaldırılmış ve dava açılmamış sayılsa dâhi, davanın açılmasının maddi hukuka ilişkin sonuçlarından birisi olan iyiniyetin ortadan kalkması olgusu varlığını korumaya devam edecektir [32]. Çünkü her ne kadar dosya işlemden kaldırılıp dava açılmamış sayılsa da bir kere dava açılmakla artık durum karşın tarafın uhdesindedir.

Son olarak belirtmek gerekir ki, davanın açılmamış sayılması kararı ile dava nedeniyle konulmuş olan tüm tedbirler ve geçici hukuki koruma tedbirlerinden olan ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbir kararları da kendiliğinden ortadan kalkar [33].

Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi Hâlinde TBK m. 158’den Yararlanılabilir Mi?

Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin yakın tarihli bir kararına göre, Türk Borçlar Kanunu’nun 158. maddesinde düzenlenen altmış günlük süreden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi hâlinde yararlanılamaz [34]. Kararda da belirtildiği üzere, HMK m. 150 uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilen bir dava hiç açılmamış sayılacağından, TBK m. 158’de belirtilen ek süreden yararlanma imkânı yoktur. 

 

Açılmamış Sayılmasına Karar Verilen Dava Kesin Hüküm (Derdestlik) İtiraz Teşkil Eder Mi?

“Davacı … tarafında Davalı …’e yönelik 10/03/2010 tarihinde açılan davanın H.M.K.nun 150/1 maddesi hükmünce işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak , üç aylık hak düşürücü süre içinde yenilenmeyen davanın H.M.K.nun 150/5 maddesi hükmünce açılmamış sayılmasına karar verildiği anlaşılmıştır. Bir davada derdestliğin kabul edilebilmesi için varlığı gerekli üç koşul birlikte aranır. Bunlar: 1- Bu davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması; 2-Davanın görülmekte (derdest) olması; 3- Daha önce açılmış ve görülmekte olan o dava ile ikinci davanın yani bu davanın aynı olması koşullarıdır. Somut olayda, İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye ait 2010/… Esas sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturmayacağı da yasa gereğidir, bu nedenle İstanbul Anadolu 2. ATM. (Kapatılan Kadıköy 2. ATM.)’ye ait 25/06/2012 tarih ve 2010/… Esas-2012/… Karar sayılı dosyasının derdestlik oluşturmayacağı ve verilen kararın mahiyeti gereği de kesin hüküm oluşturmayacağı tesbit edilmiştir. (Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2016/5240 Esas- 2017/11253 Karar sayılı kararı da benzer mahiyettedir.)” İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesinin 22.04.2021 tarihli, E. 2021/466 K. 2021/629 sayılı ilâmı. (Eklenme tarihi: 2021-12-04)


[1]“Tasarruf ilkesi olarak adlandırılan bu ilke tarafların yargılamanın başlangıcını, konusunu ve sona ermesini belirleyebilmeleri, dava konusu üzerinde serbestçe tasarruf edebilmesi anlamına gelir. Medeni usul hukukumuzda kural olarak tasarruf ilkesi geçerlidir.” PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medeni Usul Hukuku Temel Bilgiler, Ankara: 9. Bası, Yetkin Yayınları, 2015, s. 160.

[2]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 238; Yasemin MISTAÇOĞLU, “Medeni Usul Hukukunda Dosyanın İşlemden Kaldırılmasının Sonuçları”, İstanbul Ticaret Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Yıl: 15,  Sayı: 30 (2016/3), s. 216.

[3]Bu özgürlük tasarruf ilkesinin bir sonucudur. HMK m. 24/3’te de açıkça belirtildiği üzere, “Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri dava konusu hakkında, dava açıldıktan sonra da tasarruf yetkisi devam eder.” Tasarruf ilkesi kapsamında ayrıntılı açıklamalar için bkz. Nedim MERİÇ, “Medeni Yargılama Hukukunda Tasarruf ve Taleple Bağlılık İlkesinin Kapsamı ve Bazı Güncel Kararların Değerlendirilmesi”, S.D.Ü. Hukuk Fakültesi Dergisi MİHBİR Özel Sayısı.

[4]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, s. 161.

[5]“Medeni yargılama hukukunda mahkemelerin önüne getirilen ihtilafların prensip olarak bir karar ile sonuçlandırılması gerekmektedir. Davanın tarafları, bir uyuşmazlığı çözüme kavuşturmak için yargı mercileri önüne getirdiklerinde gerek onların gerek mahkemenin uymakla yükümlü oldukları o yargı alanına özgü usule ilişkin kurallar bulunmaktadır. Bu noktadan hareketle, mahkeme önünde dava açmak bir hukuki işlem olmayıp, bir usuli işlem olduğundan, dolayısıyla tarafların irade serbestîsi belli kurallar ile sınırlıdır. Bir başka ifade ile tarafların yargılama sırasında belli ölçüde özgürlükleri bulunmaktadır. Bu özgürlük, medeni yargılama hukukunun amaçları ve fonksiyonları çerçevesinde yürütülecektir. Bundan dolayı, bir davayı takip etmemek veya yapılması gereken usuli işlemlerinin gereğini yerine getirmemek, o davanın geleceği ile ilgili yargılama hukukuna ilişkin hukuki sonuçların doğmasına ve davanın ortadan kalkmasına neden olabilecektir. Medeni yargılama hukukunda düzenlenen bu durum, davanın açılmamış sayılmaması olarak nitelendirilmektedir.” Seda ÖZMUMCU, Davanın Açılmasına Bağlanan Hukuki Sonuçların Davanın Açılmamış Sayılması Halinde Değerlendirilmesi, İÜHFM, C. LXX, S. 2, 2012, s. 200. Önemle belirtmek gerekir ki, dava dilekçesine cevap verilmemesi durumunda dosyanın işlemden kaldırılması söz konusu olmaz. Davaya süresinde cevap vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır (HMK m.128). 

[6]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Medenî Usûl Hukuku Ders Kitabı, İstanbul: 5. Bası, Vedat Kitapçılık, 2017, s. 274.

[7]MISTAÇOĞLU, s. 220; H. Özden ÖZKAYA FERENDECİ, İstanbul Ticaret Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Medeni Usul Hukuku Dersi 2016-2017 Dönemi Ders Notları.

[8]“…görevli mahkemeye başvurmak, yeni bir dava değil, görevsiz mahkemede açılmış olan davaya görevli mahkemece devam edilmesini isteme niteliğindedir.” Yargıtay kararı için bkz. Emel Şeyda ELGÜN, Davanın Açılmamış Sayılması ve Sonuçları, Ankara: 1. Baskı, Adalet Yayınevi, 2011, s. 51.

[9]Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler: “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” HMK m. 20/1. 22/7/2020 tarihli ve 7251 sayılı Kanunun 1 inci maddesiyle, bu fıkraya “taraflardan birinin,” ibaresinden sonra gelmek üzere “bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden,” ibaresi eklenmiş, fıkrada yer alan “, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına” ibaresi “dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda resen” şeklinde değiştirilmiştir. 

[10]HUMK m. 27 ve m. 193’te yer alan düzenleme ise şu şekildedir: “Görevsizlik kararı veren mahkeme, görevsizlik kararında ‘dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesine’ karar verir; ayrıca dava dosyasını görevli mahkemeye kendiliğinden gönderemez. Dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilebilmesi için davacının görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren on gün içinde görevli mahkemeye başvurması ve davalıya tebligat yaptırması gerekir. Aksi halde dava açılmamış sayılır.” ELGÜN, s. 48.

[11]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 296; MISTAÇOĞLU, s. 218-219, 221. “Borçlu takibe konu çekteki imzanın kendisine ait olmadığını itirazen ileri sürmesinden sonra itiraza ilişkin davasını takip etmediğinden mahkemece davanın 20.06.2006 tarihinde işlemden kaldırılmasına karar verildiği ve bu tarih itibariyle dava 3 ay içinde yenilenmediğinden bahisle HUMK’nun 409/5.maddesi gereğince açılmamış sayılmasına karar verilmiş ise de bu yönde karar vermek için davacının duruşmaya çağrılmış olması, diğer bir değişle duruşma gününden haberdar olması gerekir. Dava dosyasındaki duruşma gününü davacı borçluya bildiren tebligat incelendiğinde ‘adres yetersiz olup muhatap ismen tanınmadığından’ iade edildiği, tebligatın üzerinde borçlunun adresi olarak bildirilen Kargı ilçesine gitmediği (tebligat üzerinde Kargı PTT idaresinin mührünün olmadığı) görülmüştür. Bu durumda duruşma gün ve saatinden haberdar olmayan davacının davayı takipsiz bıraktığı kabul edilerek dosyanın işlemden kaldırılmasına ve 3 ay içinde yenilenmediğinden bahisle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.” Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, E. 2007/2467 K. 2007/5178 T. 20.03.2007.

“7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11 ve Tebligat Kanunu’nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 18. maddeleri gereğince vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile yapılması zorunludur. Emredici nitelikteki bu düzenlemelerden kaynaklanan yasal zorunluluğa aykırı olarak, vekili varken asile gönderilen tebligatlar yok hükmünde olup sonuç doğurmaz.

Davacı kooperatifi, yargılamada temsil eden vekilinin 25.09.2017 tarihinde dosyaya vekaletname sunduğu, 27.10.2020 tarihli duruşma gününü bildirir 29.07.2020 tarihli tebligat parçasının incelenmesinde, ”Tüzel kişiliğin temsilcisi tebliğ anında adresinde bulunmaması … sebebiyle daimi işçisi/memuru/amiri … imzasına … tebliğ edilmiştir’ yazılı olmasına göre, vekil ile takip edilen işlerde, tebligatın vekile tebliğini düzenleyen Tebligat Kanunu ve Yönetmeliği hükümlerine aykırı olarak yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece davanın, dosyanın işlemden kaldırılması tarihinden itibaren 3 aylık yasal süre içerisinde davanın yenilenmediği gerekçesiyle açılmamış sayılmasına karar verildiği 27.10.2020 tarihli duruşma gününden davacı yanın usulünce haberdar edilmediği gözetilerek yeni bir duruşma gününün tebliğ edilmesi gerekli iken davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Yukarıda belirtilen bu durum, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasa’sının 36. maddesi gereği adil yargılanma hakkının ihlâli ve 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesi gereği de adil yargılanma hakkının bir uzantısı olan hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma hakkını zedeleyen önemli bir usul hatası olup hükmün anlatılan gerekçelerle bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.10.2022 tarihli, E. 2021/4274 K. 2022/5052 sayılı ilâmı (Eklenme tarihi: 2023-07-09).

[12]MISTAÇOĞLU, s. 224. “Davanın açılmamış sayılması kararı ile, açılmasıyla meydana gelen sonuçlar ortadan kalkar. Davanın açılması ile doğmuş olan derdestlik durumu, açılmamış sayılması ile son bulur. Mahkemenin davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararı henüz kesinleşmemiş olsa bile, derdestlik durumu yine de son bulur. Çünkü dava yenileme süresinin bittiği veya üçüncü defa takipsiz bırakıldığı tarihte Kanun’dan dolayı açılmamış sayılmıştır (Kuru, s. 4136).” Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.11.2021 tarihli, E. 2017/1643 K. 2021/1417 sayılı ilâmı (Eklenme tarihi: 2023-08-27).

[13]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 296.

[14]ÖZKAYA FERENDECİ, Ders Notları.

[15]“Davanın bir aylık harç ödemeden yenileme müddetinde yenilenmesi nedeniyle davalının herhangi bir hak kaybının ve bu nedenle bir zararının doğmadığı dikkate alındığında davanın bir kez takipsiz bırakılmasının davacı avukat hakkındaki güvenin sarsılmasına neden olacak bir tutum ve davranış olarak kabulü mümkün değildir. Hal böyle olunca davacının haksız olarak azledildiğinin kabulü gerekir.” Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, E. 2014/4237 K. 2014/19658 T. 19.06.2014.

[16]Mehmet Akif TUTUMLU, Vekilin İstifası Nedeniyle Yargılamanın Ertelenemeyeceği – Davanın Açılmamış Sayılması, Terazi Aylık Hukuk Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 26 (Ekim 2008), s. 135.

[17]“Yazılı yargılamada iki defadan fazla (basit yargılamada ise birden fazla) dosya işlemden kaldırılır ise dava hiç açılmamış sayılır.” (HMK m.150/6).

[18] TUTUMLU, s. 136.

[19]TUTUMLU, s. 137-138.

[20]“Dosyanın işlemden kaldırılması kararı ile, davanın açılmamış sayılmasına ilişkin karar ortaya çıkmaz. Bilakis, davanın açılmasıyla ortaya çıkan sonuçlar, dosyanın işlemden kaldırılması kararından itibaren üç aylık sürede hala devam eder.” MISTAÇOĞLU, s. 223-224.

[21]Bu hususta yazar tarafından “Vekilin istifasının mahkemeye ulaşması ile vekilin vekâlet görevi sona ermiş olur.” yönünde bir içtihada yer verilmiştir.

[22]Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, E. 2010/19333 K. 2011/19526 T. 23.11.2011.

[23]“Müvekkili namına muamele yapmış olan vekil nefsini azlettiğini veya müvekkili tarafından azlolunduğunu dava zaptına kayıt veya tebliğ ettirilmek suretiyle diğer tarafa bildirmedikçe, istifa ve azlin o taraf hakkında hükmü yoktur.” 

[24]“Mahkemenin, davanın açılmamış sayılması yönünde verdiği karar, kanunun öngördüğü durumlardan birinin ortaya çıkmasıyla meydana geldiği için tespit edici niteliktedir.” ELGÜN, s. 181.

[25]PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 298; MISTAÇOĞLU, s. 228.

[26]ELGÜN, s. 177. “Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin olarak, mahkeme tarafından verilen kararlar, mahkemenin dosyadan el çekmesi sonucu doğurması nedeniyle usule ilişkin nihai kararlardır. Bu kararlar şekli anlamda kesin hüküm oluştursalar bile, taraflar arasındaki uyuşmazlığı esastan çözmedikleri için, maddi anlamda bir kesin hüküm teşkil etmeyecektir. Bu bağlamda aynı davanın kesin hüküm (şekli ve maddi anlamda kesin hüküm) sebebi ile tekrar açılamaması prensibi, davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hallerde söz konusu olmayacaktır. Bir başka ifade ile aynı dava tekrar açılabilecektir.” ÖZMUMCU, s. 201. “Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davasının 17.12.2013 tarihli celsesinde davacı tarafın mazaretinin reddine ve davacı ve davalılar tarafından takip edilmeyen dosyanın HMK’nın 150. maddesi uyarınca yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili tarafından Mahkemenin 17.12.2013 tarihli celsede HMK’nın 150. maddesi gereğince dosyanın işlemden kaldırılmasına dair kararı temyiz edilmiş ise de; HUMK’nın 427/1. maddesi gereğince mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabilir. Oysa dosyanın işlemden kaldırma kararı ara kararı niteliğinde bulunup nihai karar niteliğinde olmadığından kararın temyizi mümkün değildir.” Yargıtay 16. Hukuk Dairesi, E. 2014/9398 K. 2014/7996 T. 09.06.2014.

[27] ÖZMUMCU, s. 201.

[28]ÖZKAYA FERENDECİ, Ders Notları. “Dosya içeriğine göre, ön inceleme safhasında 12/06/2012 tarihli oturumda davacı vekili duruşmaya gelmemiş, duruşmaya katılan davalı vekilinin ise tahkikat aşamasına geçilmesini istediği görülmüştür. Söz konusu ön inceleme duruşmasında davacı vekili duruşmaya gelmediği halde duruşmaya katılan davalı vekili davayı takip etmeyeceğine dair açık bir beyanda bulunmadığına ve tahkikat aşamasına geçilmesini istediğine göre davayı takip etmek istediği anlaşılmaktadır. Bu durumda tahkikat aşamasına geçilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve ardından üç aylık kanuni süresi içinde yenilenmediği gerekçesi ile davanın açılmamış sayılması hatalı olup hükmün bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 22. Hukuk Dairesi, E. 2013/5708 K. 2013/7513 T. 08.04.2013 “Dosyanın incelenmesinde davacı vekilinin yenileme istemli ve elektronik olarak imzalanmış dilekçesinin ….05.2012 günü UYAP üzerinden gönderildiği anlaşıldığından davanın yenilenmemiş sayılmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Açıklanan durum karşısında yargılamaya devam edilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.“ Yargıtay 23. Hukuk Dairesi, E. 2013/3863 K. 2013/3687 T. 31.05.2013. 

[29]“Hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki talep dahi vaki olmamış sayılır.” HMK m. 150/7. PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 297. “Eğer bir dava geçerli bir şekilde açılmamış ya da açıldıktan sonra, davanın açılmamış sayılması şeklinde usuli kararlarla sona erdirilmişse, davanın açılmasına bağlanan hukuki sonuçlar ortaya çıkmayacaktır.” PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 233.

[30]ELGÜN, s. 177; ÖZMUMCU, s. 202-204.

[31]Örneğin, zamanaşımının kesilmesi ve hak düşürücü sürenin korunması ya da davalının temerrüde düşmesi veya usul hukuku bakımından derdestlik ve mahkemenin davayı inceleme zorunluluğu gibi sonuçlar ortadan kalkacaktır. “Davacı yüklenici eldeki temyize konu davayı açmadan önce 25.10.2001 tarihinde Cumayeri Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı itirazın iptâli davası ile bakiye iş bedelini konu ettiği icra takibine davalılar tarafından yapılan itirazın iptâline karar verilmesini istemiş, ancak davasını üç kez takipsiz bırakması sonucu 10.04.2008 tarihinde mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Açılmamış sayılan davanın zamanaşımını kestiğinden söz edilemez. Ayrıca zamanaşımı süresini kesen bir işlemin varlığı da iddia edilmediğine göre 2001 yılında başlayan 5 yıllık zamanaşımı süresi eldeki davanın açıldığı 10.07.2008 tarihinden çok önce dolmuştur. O halde, davanın bu nedenle reddi yerine uyuşmazlığın esası incelenerek hükme varılması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.” Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, E. 2009/6539 K. 2010/949 T. 19.02.2010.

[32]“İyiniyetin kötüniyete dönüşmesi başlı başına davanın açılması ile değil, davanın açıldığını davalının öğrenmesi ile yani kural olarak dava dilekçesinin tebliği ile ortaya çıkar.” PEKCANITEZ/ATALAY/ÖZEKES, Ders Kitabı, s. 234. Aynı yönde bkz. “Davalı, dava açılmasından önce dava konusu ve olaylar hakkında iyiniyetli ise de davanın açılmasıyla davalının iyiniyeti ortadan kalkarak kötüniyete dönüşür. Örneğin; BK m.63’e göre sebepsiz zenginleşmede geri vermekle yükümlü olan kişi iyiniyetli olsa bile dava dilekçesinin tebliği ile kötüniyetli hale gelir.”  ELGÜN, s. 160; MISTAÇOĞLU, s. 228. Aynı şekilde dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesiyle birlikte temerrüte ilişkin hükümlerin de varlığını koruyacağı söylenebilir. Bkz. ELGÜN, s. 182.

Benzer yönde bir karar için bkz. “Davacının, aynı sebebe dayalı olarak açtığı, süre yönünden reddedilen … 12.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/… Esas, 2014/… Karar sayılı dosyasında, dava dilekçesi davalıya 02/03/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. O davanın dava dilekçesinin tebliği de ihtar yerine geçeceğinden en az üç ay öncesini kapsayacak şekilde fesih iradesi davalı kiracıya bildirilmiştir. Bu bildirime göre dava 29/04/2015 tarihinde süresinde açılmıştır. Bu nedenle 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 347/1.maddesindeki belirtilen şartların gerçekleştiği anlaşılmakla davanın kabulü ile davalının kiralanandan tahliyesine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile tahliye isteminin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.” Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 07.11.2017 tarihli, E. 2017/15898 K. 2017/15375 sayılı ilâmı (Eklenme tarihi: 2023-11-30).

[33]Buradaki atıflar için bir önceki dipnotta yer verilen kaynaklar geçerlidir. 

[34] Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, E. 2016/10327 K. 2018/3359 T. 09.05.2018.


HMK m. 150 ile ilgili güncel ve dikkate şayan içtihatlar için 2. vd. sayfalara bakabilirsiniz.

Page 1 of 4
12...4Next
Etiketler: davanın açılmamış sayılmasıdavanın müracaata bırakılmasıdavanın yenilenmesidosyanın işlemden kaldırılmasıemsalemsal kararHMK 150HMK 320hukuk muhakemeleri kanunuiçtihattebliğyargıtayyargıtay kararıyenileme talebi

Son Yazılar

Akademik Çalışmalar

BİR YARGITAY KARARI IŞIĞINDA TACİRLER BAKIMINDAN GENEL İŞLEM KOŞULLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ

12 Şubat 2021
Next Post
BANKALARCA TİCARİ MÜŞTERİLERDEN ALINABİLECEK ÜCRETLER

BANKALARCA TİCARİ MÜŞTERİLERDEN ALINABİLECEK ÜCRETLER

Bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Abonelik Formu!

Asla spam gönderilmez.

Kategoriler

  • Akademik Çalışmalar (2)
  • Faydalı Linkler (4)
  • Güncel (50)
  • İçtihatlar (31)
  • Kütüphane (18)
    • Genel (6)
    • Mevzuat (6)
    • Özel Hukuk (3)

En Yeni Yazılar

Güncel

İstanbul, İstanbul, İstanbul

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
6 Nisan 2025
0

2016 yılında yazdığım "İstanbul, İstanbul, İstanbul" isimli şiirim.

Read more
Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı
Mevzuat

Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
13 Mart 2025
0

Sermaye Piyasası Kurulunun, Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcılarının Kuruluş, Çalışma Esasları ve Sermaye Yeterliliklerine İlişkin İkincil Düzenlemeleri İçeren Tebliğler 13/03/2025 tarihli...

Read more
İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ
Güncel

İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
14 Şubat 2025
0

2025 yılı hedefleri içerisinde yer alan Muhasebe İle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ 14/02/2025 tarihli Resmî...

Read more
KURULUŞ VE ESAS SÖZLEŞME DEĞİŞİKLİĞİ BAKANLIK İZNİNE TABİ ŞİRKETLER
Güncel

6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre 2025 Yılında Uygulanacak Olan İdari Para Cezalarına İlişkin Tebliğ

Yazar: Rıza GÜNDOĞDU
28 Aralık 2024
0

24/12/2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Tebliğ ile 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu uyarınca uygulanacak idari para cezası miktarları yeniden belirlendi....

Read more

Hakkımda

Bu site vasıtasıyla; sosyal ve mesleki olarak yararlandığım bilgileri sistemli ve paylaşılabilir olarak arşivlemek; yargı kararları, bilimsel çalışmalar/etkinlikler ve güncel hukuki haberler/gelişmeler paylaşmayı amaçlamaktayım.

Kategoriler

  • Akademik Çalışmalar
  • Faydalı Linkler
  • Genel
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Kütüphane
  • Mevzuat
  • Özel Hukuk

Son Yazılar

  • İstanbul, İstanbul, İstanbul
  • Kripto Varlıklara İlişkin İkincil Düzenlemeler Resmî Gazetede Yayımlandı
  • İşletmenin Muhasebesiyle İlgili Olmayan Ticari Defterlerin Elektronik Ortamda Tutulması Hakkında Tebliğ
  • Hakkımda
  • Yasal Uyarı & Bilgilendirme
  • İletişim

© 2021 www.rizagundogdu.com.tr - Tüm Hakları Saklıdır.

No Result
View All Result
  • Anasayfa
  • Hakkımda
  • Akademik Çalışmalar
  • Güncel
  • İçtihatlar
  • Diğerleri
    • Faydalı Linkler
    • Kütüphane
    • İletişim

© 2021 www.rizagundogdu.com.tr - Tüm Hakları Saklıdır.

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Create New Account!

Fill the forms bellow to register

All fields are required. Log In

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In