Anonim Şirket Pay Devrinde Prensipler
TTK m. 490/1: “Kanunda veya esas sözleşmede aksi öngörülmedikçe, nama yazılı paylar, herhangi bir sebeple sınırlandırmaya bağlı olmaksızın devredilebilirler.”
Kanun, prensibi çok açık bir şekilde ifade etmiştir: Devir serbestisi. Dolayısıyla bir yorum yapılırken prensibin, devir serbestisi olduğunun dikkate alınması zorunludur.
Kanun’da öngörülmüş sınırlamaları ve istisnai hükümleri bir tarafa bırakırsak, serbest devir prensibine iradi olarak bir sınırlama getirilmek isteniyorsa bu, ancak esas sözleşmeye bir hüküm konularak yapılabilir.
TTK m. 492: “Esas sözleşme, nama yazılı payların ancak şirketin onayıyla devredilebileceğini öngörebilir.”
Buna göre, bir iradi sınırlama getirilmek isteniyorsa bunun esas sözleşmede öngörülmesi gerekir ve bunun içeriği de ancak şu şekilde olabilir: pay devri şirketin onay tâbi kılınabilir. Bu sınırlamalar hangi şartlar çerçevesinde yapılabilir? Diğer bir ifadeyle, bağlı nama yazılı paylar, hangi şartlar dairesinde ihdas edilebilir? Bu sorunun cevabı, TTK m. 493’te gösterilmiştir. Yine, TTK m. 493/7’de de esas sözleşmenin, devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramayacağı düzenlenmiştir. Buradan şu sonuca ulaşılır: devir sınırlamaları, her zaman istisnai nitelik taşır, dar yorumlanmalıdır ve Kanun’un izin verdiği ölçü dışına taşan devir sınırlamaları da öngörülemez.
Özetle, TTK m. 493 fıkra 1 ve 2’ye göre, bağlı nama yazılı pay ihdas edilebilir ancak, bunun ötesine geçen başka bir sınırlandırma öngörülmesine Kanun koyucu prensip olarak izin vermemiştir (borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar bakımından).
TTK m. 493: “(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.
(2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur.”
Buna göre Kanun koyucu, bağlı nama yazılı pay ihdas edilirken bir önemli sebep kavramı ortaya koymuştur. Buradaki ana sorun da önemli sebebin ne olduğudur. Bu sorunun da cevabını ikinci fıkra vermiştir. Önemli sebep izah edilirken üç kavrama yer verilmiştir:
1. Pay sahipleri çevresinin bileşimi
2. Şirketin işletme konusu
3. İşletmenin ekonomik bağımsızlığı
Kanun koyucu, öncelikle pay sahipleri bileşimi bakımından esas sözleşmeye bir hüküm konulmasını kabul etmiştir ve pay devrinin şirketin onayına tâbi kılınmasına izin vermiştir. Dolayısıyla, esas sözleşmede öngörülecek hükümle belirli özellikleri haiz pay sahiplerinin, payı devralabilecekleri kabul edilmiştir. Burada yine Kanun koyucu, belirli özelliklere sahip kişilerin somutlaştırılmasını arzu etmiştir. Yine, bu somutlaştırma yapılırken iki kritere daha yer verilmiştir. Yani, öylesine bu kişilerin tespit edilmesi söz konusu olmayıp, bu iki kriterin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Bu somutlaştırmanın nasıl yapılacağına ilişkin öğretide, hastane işletmek için bir şirket kurulmuşsa işletme konusuyla bağlantılı olarak pay sahipleri çevresinin doktorlarla, hemşirelerle sınırlandırılması örneği verilir. Öğretide pay sahipleri çevresinin sınırlandırılmasıyla ilgili olarak yine, rakiplere pay satışının yasaklanması gibi hükümlere yer verilebileceği kabul edilmektedir. Fakat önalım hakkı bakımından önemli olan bunun, TTK m. 493/2 çerçevesinde önemli sebep teşkil edip etmediğinin tespit edilmesidir.