AMATÖR YOKLUĞU ÜZERİNE
Ahmet Hamdi TANPINAR’ın, “San’at meselelerinde sizi memleketimiz hesabına en ziyade sevindiren ve üzen şey nedir?” sorusuna verdiği cevap dikkate şayan ve güncelliğini korur mahiyette.
Cevaben şöyle diyor TANPINAR:
–“San’at hayatımızın beni en üzen tarafı amatör yokluğu[dur]. Bilen ve anlayan amatörün yokluğu.”

En büyük eksikliğimizin bu bilgi, kendini verme, tanıma, ayırma, seçme ve bu şartlar içinde sevme yokluğu olduğunu belirtiyor ve bu durum karşısında da hâlimizi “Seçmeden beğeniyor, düşünmeden seçiyor yahut hayran oluyoruz. Daha doğrusu hakikî hayranlığı duymadan kelimeleri çığlıklarla harcıyoruz. San’at eserini elimize alıp evirip çevirmesini bilmiyoruz. Ona kendimizi veremiyoruz. Durmadan en olmayacak şeyleri birbirine karıştıyoruz.” şeklinde ifade ediyor.
Ülkemizdeki bu manzaraya karşılık Batı’da, her san’at dalının, her fikir hareketinin, her san’atkârın, hatta her büyük gazetecinin bilen, anlayan ve ömrünü ona vakf eden amatörü olduğunu; bu kimselerin de (üniversite hocası, eleştirmen) onlardan istifade ettiğini belirterek bu sayede, bu amatörler vesilesiyle farkına varılması imkânsız hataların düzeltildiğini, adını ancak ansiklopedilerde görebileceğimiz bir şair için geniş bilgiler edinilebileceğini ve hatta müspet anlamda tartışmalara yol açabileceğini söylüyor[1].
Benzer bir tespit ve görüşü İlber ORTAYLI’nın da ifade ettiği söylenebilir. Bir Ömür Nasıl Yaşanır? adlı kitabında, ülkemizin sahip olduğu konum itibariyle birçok arkeolojik esere sahip olduğunu/olabileceğini buna karşın, bunlara lâyık bir müze olmadığını ifade eden Ortaylı; günümüzde Cumhuriyetin ilk yıllarındaki atılıma rağmen kazılara katılım gösterilmediğini, eskisi gibi öğrenci yetişmediğini söylüyor. Yazar, ülkemizin kültürel tarihi ve mirasının zedelenmemesinin çaresinin “…bu zenginliklerle ilgilenen, gelişmeleri takip eden/izleyen vatandaş kitlesine sahip olmak”tan geçtiğini belirtmektedir.
BİR TESPİT VE ÖNERİ
Geçtiğimiz günlerde Netflix’te izlediğim The Dig filmi yukarıda kısaca derleyip, açıklamaya çalıştığım tespitleri hatırlamama vesile oldu. Gerçekten de, hayatın barındırdığı olasılıklar bazen öyle sürprizlere gebe ki, hiç umulmadık bir anda tarihe yön verebilecek keşifler bazen bir çiftçinin çapasının ya da sabanının ucunda bazen de bir amatörün dikkati sayesinde gün yüzüne çıkabilmektedir.

Esasen The Dig filminin kahramanı olan Edith PRETTY’nin tam olarak bir amatör olduğu söylenemez. Zira amatör olarak nitelendirilen kişiler, daha çok gelir kaynağından bağımsız olarak faaliyetlerini sürdürürken filmde de anlatıldığı üzere Pretty, arazisindeki kazıyı kendi malvarlığından kaynak aktararak başlatmıştır. Kanaatimce bu durum da göstermektedir ki, bazen amatörlerden ziyade ilgili, meraklı olanların varlık sahibi olan kimselerden olması yahut amatörlere el uzatılması, imkân sağlanması da önem arz etmektedir. Diğer bir ifadeyle, Pretty’nin yerinde bir başkası olsaydı acaba Sutton Hoo kazıları yapılabilir miydi? Öyle zannediyorum ki bilen, anlayan biri olmasa bile en azından merak eden, takdir edebilen, hayranlık duyabilen kişiler olmasa film özelinde söylemek gerekirse, Orta Çağ’a ilişkin bazı şeyler hâlâ karanlıkta kalmaya devam edecekti. İşte Tanpınar’ın işaret ettiği husus yani bir üniversite hocasının bir amatörden istifade etmesi (Charles Phillips & Basil Brown) dikkatimi çekmiş ve yukarıda açıkladığım hususları hatırlamama vesile olmuştur.
Filmi izledikten sonra Twitter’da şöyle bir gönderi paylaşmıştım: “The Dig amatör olanın yahut biraz merak duyan bir kimsenin tarihe ne denli bir katkı yapabileceğini anlatıyor bence. ‘Bizde amatörlere pek rastlanmasa da’ en azından şimdilik aklıma gelen Muzaffer Sarısözen ve M. İlmiye Çığ’ın yaşamına ilişkin bir şeyler yapılmalı.” Elbette ki, Muzaffer Sarısözen ve özellikle de Muazzez İlmiye Çığ amatör olarak nitelendirilemez. Zikrettiğim isimler alanlarında gerek bilimsel çalışmalarıyla gerekse de üstün özverileriyle aşkın kişilerdir. Zaten bunu tespit ve takdir etmek de haddim değildir.
Sonuç yerine: 2. Dünya Savaşı yıllarında bir amatör ve meraklı bir arazi sahibinin girişimleri sonucunda ortaya çıkan tarihi keşfi konu edinen The Dig gibi filmlere, çalışmalara paylaştığım gönderide andığım isimlerin konu edinmesi gereklidir. Bu kapsamda değerlerimize sahip çıkmalı ve bir an önce çalışmalara başlanılmalıdır.
Not: Bu yazıyı yazarken “Mucizenin ta kendisi; Muazzez İlmiye Çığ!” adlı bir habere rastladım. Dikkate şayan bu haberden bahsetmemek olmazdı. Son olarak kendisini tanımama vesile olan askerlik görevimi tamamladığım tugay komutanımızı saygıyla anarak, henüz okumayanlar için Muazzez İlmiye Çığ Kitabı / Çivi Çiviyi Söker kitabını tavsiye ederim.
[1] Ahmet Hamdi TANPINAR, Yaşadığım Gibi, 6. Bası, Dergah Yayınları, s. 68-70.
[2] İlber ORTAYLI, Bir Ömür Nasıl Yaşanır?, 6. Baskı, Kronik Kitap, s.118-119.