LİTERATÜR
1. Metin KIRATLI, Yönetim Kurulu Başkanı. Ankara: 1. Baskı, Yetkin Yayınları, 2021.
⇒ “TTK m. 362’de yönetim kurulu üyelerinin görev süresi açıkça düzenlenmiştir. Buna göre, yönetim kurulu üyeleri en çok üç yol süreyle görev yapmak üzere seçilir. Ancak yönetim kurulu başkanının görev süresi bakımından açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Sadece TTK m. 366’da, yönetim kurulu üyeleri her yıl üyeleri arasında bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer denilmiştir.
Başkan yönetim kurulu tarafından seçilmişse görev süresi TTK m. 366 sebebiyle bir yıldır. Yönetim kurulu kararında açıkça bir yıl için seçildiği belirtilmese bile, başkanın görev süresi bir yıldır. Zira madde lafzında da açıkça ifade edildiği üzere, kurulun başkan seçimini her yıl yapması gerekir. Dolayısıyla başkan olarak seçilmiş olmak, yönetim kurulu üyeliği görevinin süresi boyunca geçerli bir statü yaratmamaktadır.
Ancak TTK m. 366’nın lafzı kendi içinde sorunlar ihtiva etmektedir. Gerçekten de, maddenin lafzı, başkanın sadece yönetim kurulu tarafından seçilmesi durumunda bir yıl sınırlı olduğu; genel kurulca başkan seçilmesi durumunda ise böyle bir süre bulunmadığı izlenimini uyandıracak şekildedir.” şeklindeki açıklamalarının akabinde bir mahkeme kararından açıklamalara yer vererek (Karar dipnotta aynen “Ankara BAM 12. HD. 22.05.2020 t. 2020/408 E. ve 2020/517 K.” şeklinde anılmakla birlikte, ilgili mahkemenin Ankara Bölge Adliye Mahkemesi değil İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ve karar tarihinin 21.05.2020 tarihi olması muhtemeldir. Zira https://ankarabam.adalet.gov.tr internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi “Asliye Hukuk-Zilyetlik-Miras-Mal Rejimi” konularındaki uyuşmazlıkları incelemekte olup; aşağıda yer alan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararına konu olan Özel Daire bozma kararından da açıkça anlaşılacağı üzere, esas ve karar numaraları aynı olan bahse konu karar Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesine ait olmayıp, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesince verilmiştir.), “…başkanın genel kurulca seçilmesi durumunda görev süresinin bir yılla sınırlı olmadığı görüşüne katılma imkânı yoktur. Gerçekten de, madde ile yapılmak istenen, başkanın genel kurul tarafından seçilmesini sağlayarak, ona güç kazandırmaktır. Zaten madde gerekçesinde, bu hükümle başkana ve başkan vekiline güç kazandırmanın amaçlandığı açıkça ifade edilmiştir. Ayrıca genel kurula verilen ‘seçim yetkisi’nin görev süresini de belirleme yetkisini içerdiğini gösterecek herhangi bir pozitif dayanak yoktur. Bilâkis TTK m. 366/1’de süre bir yıl sınırlandırılmış, sadece seçimin yönetim kurulunca veya genel kurulca yapılacağı ifade edilmiştir.” KIRATLI, s. 53-54.
2. Eminoğlu, C., Avcı, Z. “Anonim Şirkette Yönetim Kurulu Başkanının Niteliklerine, Seçilmesine Ve Yönetim Kurulunun Başkansız İşleyişine İlişkin Bazı Değerlendirmeler”. Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi Prof. Dr. M. Fatih UŞAN’a Dekanlıkta 10. Yıl Anısına Teşekkür Armağanı (2022): 1029-1072.
⇒ “Öğretide başkan seçme yetkisinin genel kurulda olduğu hallerde kanunda belirtilen sürenin emredici nitelik taşımadığının ve başkanın görev süresinin, en fazla üç yıl olmak üzere TTK’nın 362. maddesi uyarınca genel kurula bırakılmış olan üyelerin görev süresinin kararlaştırılması yetkisi ile bağlantılı olduğunun kabul edilmesi gerektiğini savunan yazarlar bulunmaktadır. Bu görüşe göre genel kurulun üç yıl ile sınırlı olmak üzere, TTK’nın 366. maddesi hükmünde belirtilmiş bir yıllık süreden daha uzun bir görev süresi belirlemesi mümkündür. Diğer bir görüş ise 366. maddenin hükmünde belirlenmiş olan bir yıllık sürenin seçim yetkisinin genel kurulda olduğu durumlar için de geçerli olduğunu, TTK’nın 340. maddesinde öngörülen emredici hükümler ilkesinin daha uzun bir sürenin kararlaştırılmasına imkân sağlayacağını kabul etmenin mümkün olmadığını belirtmektedir. Kanaatimizce bir yıllık süre, seçimi yapmaya hangi organın yetkili olduğuna bakılmaksızın uygulanması gereken genel bir süre olarak düzenlenmiştir. Bu sebeple bir yıllık sürenin, seçim yetkisi genel kuruldayken de uygulanması gerekir. Ancak seçim yetkisinin genel kurulda olduğu hallerde bir yıllık sürenin emredici bir nitelik taşımadığı, zira TTK’nın 362. maddesi hükmü uyarınca genel kurulun, üyelerin görev süresinin en çok üç yıl olmak üzere belirlenmesi yetkisi ile yönetim kurulu başkanının görev süresinin belirlenmesi yetkisinin, bağlantılı yetkiler olduğu da uygulamada savunulmuştur. Burada genel kurulun her yıl toplanmasına ilişkin sorunlar söz konusu olduğunda yönetim kurulunun ve dolayısıyla şirketin sıhhatli bir şekilde işleyişinin sağlanması açısından genel kurulun üç yıldan fazla olmamak üzere 366. maddede belirtilen süreden daha uzun bir süreyi başkanın görev süresi olarak belirlemesinin geçerli olacağını kabul etmek gerektiği ifade edilmektedir.
Öğretide, yönetim kurulu başkan ve başkan vekili seçiminin üyelerin her görev döneminin başında yapılmasının yeterli olacağı ve görev döneminin devam ettiği süre boyunca yeniden başkan ve başkan vekili seçilmesine gerek olmadığı yönünde bir görüş bulunmaktadır. Bu görüşe göre esas sözleşmede herhangi bir hüküm olmasa bile başkan ve başkan vekillerinin görev süresi, yönetim kurulu üyelerinin görev süresiyle veya yönetim kurulunun bir bütün olarak görev dönemi ile aynı kabul edilmelidir. Savunulan bu görüş, kanaatimizce, şirketin yönetimi açısından pratik bir çözüm benimsemektedir. Ancak TTK’nın 366. maddesinin açık hükmü karşısında böyle bir sonuca varmanın mümkün olmadığı görüşündeyiz.” EMİNOĞLU/AVCI, s. 1044-1045.
3. Oruç Hami ŞENER, Anonim Ortaklıklara İlişkin Emsal Yargıtay Kararlarının Değerlendirilmesi (C. Anonim Ortaklıkta Yönetim Kuruluyla İlgili Kararlar, (16) Anonim Ortaklıkta Yönetim Kurulu Başkanı ve Emredici Hükümler İlkesine Aykırı Yönetim Kurulu Başkanı Seçilmesi.). Ankara: Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Baskı, Seçkin Yayıncılık, 2023. (Eklenme tarihi: 2023-10-22).
⇒ “Yargıtay’ın bir kararına konu olayda, ortaklık ana sözleşmesinde özel bir kural getirilerek yönetim kurulu başkanının üç yıl için genel kurul tarafından seçileceği kararlaştırılmıştır. Genel kurul bu düzenlemeye dayanarak yönetim kurulu üyelerinden birisini başkan olarak seçmiş, ancak bu seçim kararı Ticaret Sicili Müdürlüğü tarafından bir yıl olarak tescil edilmiştir. Bunun üzerine söz konusu tescilin düzeltilmesi için anonim ortaklık mahkemeye başvurmuştur. Bu olay bakımından sonuçta Yargıtay, TTK 340 düzenlemesine gitmiştir. Emredici hükümler ilkesine ilişkin bu düzenlemeye göre, TTK’da anonim ortaklığa ilişkin hükümler kural olarak emredici olarak kabul edilmektedir. Gerçekten de, TTK 340/I’e göre, ortaklık ana sözleşmesi, TTK’nun anonim ortaklıklara ilişkin hükümlerinden ancak kanunda buna açıkça izin verilmişse sapabilir. TTK 366’da kanun koyucu, yönetim kurulu yerine ortaklık ana sözleşmesinde özel düzenleme varsa genel kurula yönetim kurulu başkanını ve başkan vekilini seçme yetkisini tanımıştır. Ancak bu yetki TTK 366’dan anlaşıldığı gibi, sadece bir yılla sınırlandırılmıştır. Bir yıllık görev süresini aşan ortaklık ana sözleşmesi düzenlemeleri TTK 340’a aykırılık teşkil eder. Dolayısıyla burada üç yıllık süre için genel kurulca yönetim kurulu başkanının seçimi öngörülemez ve [aksi durum] emredici hükümler ilkesine aykırı olur. Yargıtay’ın sonuçta isabetli bu kararı (11. HD, 22.6.2021, E. 2020/6310, K. 2021/5300) şu şekildedir:
“6102 Sayılı TTK’nın 340. maddesi, ile getirilen “Emredici Hükümler İlkesi uyarınca TTK’da anonim şirketlere ilişkin hükümler kaideten “emredici” nitelikte olup, şirket ana sözleşmesi ile bu hükümlerden, “ancak TTK hükümlerince izin verilmesi halinde” sapılabilecektir.
Yönetim kurulu başkanının seçimine ilişkin aynı kanunun 366/1. maddesinde, ise yönetim kurulu üyelerinin her yıl kendi üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçebileceği düzenlenmiş olup, bu hükümler karşısında, yönetim kurulu başkanının yönetim kurulu üyeleri arasından 3 yıl süre ile anonim şirket genel kurulu tarafından seçilmesine ilişkin esas sözleşme hükmünün 1 yıldan fazla süreler yönünden geçerliliğinden söz edilemez. Davalı, … Sicilinin yönetim kurulu başkanı seçimini 1 yıllık süre yönünden tescil etmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. O halde davanın reddi gerekirken bölge adliye mahkemesince yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerektirmiştir…” (Bu karar için bk. KAZANCI).” ŞENER, s. 95-97.
4. Adem ASLAN, “Anonim ve Limited Şirketlerde Emredici Hükümler İlkesi.” Ticaret Hukuku ve Yargıtay Kararları Sempozyumu – XXXV, 23 Aralık 2022, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 2023, ss. 35-63. (Eklenme tarihi: 2023-11-29).
⇒ “Konuya ilişkin TTK’nın 362. maddesinde ‘Yönetim kurulu üyeleri en çok üç yük süreyle görev yapmak üzere seçilir. Esas sözleşmede aksine hüküm yoksa aynı kişi yeniden seçilebilir” düzenlemesi uyarınca genel kurul tarafından yönetim kurulu üyeleri en çok üç yıl için seçilebilecektir. Kaçış klozu olmadığından [yazarın burada kaçış klozu ifadesiyle, TTK m. 340 kapsamında Kanun’dan sapma izni bulunmadığını ifade etmektedir. Yazarın başka bir kavram kullanması daha isabetli olurdu. Zira kaçış klozu ifadesi, daha çok TTK m. 493/1 kapsamında şirkete tanınan hakkı ifade etmek için kullanılmaktadır.] daha uzun süreli seçilemez ise de, daha kısa süreyle seçilmesi de mümkündür. Öte yandan yönetim kurulu başkanının seçimi konusundaki TTK’nın 366/1. maddesindeki ‘Yönetim kurulu, her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekalet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer. Esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülebilir” düzenlemesi uyarınca yönetim kurulu başkanının ‘her yıl’, diğer bir anlatımla ‘bir yıl’ süreyle seçilmesi öngörülmüştür. Söz konusu düzenleme kural olarak emredici nitelikte olup, aksine esas sözleşmede düzenleme yapılabileceğine ilişkin bir sapma izni bulunmamaktadır. Ancak yönetim kurulu yerine, ‘esas sözleşmede hüküm bulunmak koşuluyla’ bu yetkinin genel kurula devri mümkündür. Esas sözleşmede değişikliğe gidilmeksizin genel kurulun doğrudan yönetim kurulu başkanı[nı] seçmesi seçmesi de emredici hükümler ilkesine aykırılık teşkil edecektir. Kanunun düzenlediği bir konuda sapmaya açtıkça izin verilmemiş ise kanun koyucunun bir burada sustuğu da söylenemez.
Kanun’da yönetim kurulu üyeleri tarafından başkan seçiminin her yol tekrarlanacağı, dolayısıyla üç yol süreyle seçilmesinin imkansız olduğu, sapma izni verilmemesi nedeniyle bu konuda esas sözleşme değişikliğiyle dahi aksine düzenleme yapılamayacağı anlaşılmaktadır. Öte yandan, esas sözleşme değişikliği ile bu seçimin genel kurul tarafından yapılabileceğine ilişkin sapma izni ve şirketin esas sözleşmesinin 8/3. maddesinde yönetim kurulu başkanının genel kurul tarafından seçileceğine ilişkin hüküm bulunmaktadır. Bir an için genel kurul tarafından yapılacak başkanlık seçimlerinden süre konusunda TTK’nın susmuş olduğu kabul edilse dahi, şirket esas sözleşmesinde de seçimin üç yıl [için] olacağına ilişkin bir hüküm bulunmadığından, şirket genel kurulunun esas sözleşme hükmü olmaksızın sapma iznini tek başına kullanabilmesi de mümkün değildir. Bununla birlikte, başkanlık seçim süresinin her yıl tekrarlanacağını söyleyen TTK’nın, genel kurul tarafından yapılacak başkanlık seçimi süresinin üç yıla uzatılabileceği konusunda sustuğu ve bu konuda açık bir sapma izni verdiği yorumu isabetli değildir. O nedenle özel Daire tarafından kararın emredici hükümler ilkesine aykırılık nedeniyle bozulmasına karar verilmesi isabetli olmuştur. Yargıtay HGK da direnme kararının bozulmasına ilişkin kararında benzer gerekçeler kullanmıştır.” ASLAN, s. 56-57.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2022/65 K. 2023/144 T. 01.03.2023
“Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının birinci cümlesinin emredici nitelikte olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre aynı Kanun’un 340 ıncı maddesinde öngörülen emredici hükümler ilkesi gözetildiğinde yönetim kurulunun kendi üyeleri arasından seçeceği başkanın bir yıl süre ile seçileceğine dair düzenlemedeki bir yıllık sürenin yönetim kurulu başkanının genel kurul tarafından seçilmesi durumunda da uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Değerlendirme
1. Anonim şirketlerde yönetim kurulu, kanun ve esas sözleşme gereğince genel kurulun yetkisinde bırakılmış bulunanlar dışında, şirketin işletme konusunun gerçekleştirilmesi için gerekli olan her çeşit iş ve işlemler hakkında karar almaya yetkilidir. Bu bakımdan kurul, anonim şirketi yöneten ve temsil eden, şirketin yapısı bakımından zorunlu ve faaliyeti süreklilik arz eden bir organ olup yönetim işlevi bir bütün hâlinde, yönetim kurulunun sahip olduğu görev ve yetkilerin önemli bir bölümünü teşkil etmektedir.
2. Anonim şirket yönetim kurulunun organizasyonu 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesi ile belirlenmiş; özellikle yönetim kurulunun her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçeceği düzenlenmiştir. Ayrıca esas sözleşmede kararlaştırılması hâlinde, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesinin öngörülebileceği hükme bağlanmıştır.
3. Anonim şirket yönetim kurulu bir veya daha fazla üyeden oluşabilir. Başkan ve vekilin seçilmesine ilişkin gereklilik sadece yönetim kurulunun birden fazla üyeye sahip olduğu hâllerde ortaya çıkar; tek üyeli yönetim kurulunun söz konusu olduğu durumlarda işin niteliği gereği başkan veya vekilinin seçilmesine ihtiyaç bulunmamaktadır. Bu kapsamda yönetim kurulunun birden fazla üyeden oluştuğu durumlarda anonim şirketlerde yönetim kurulu başkanlığı gerekli bir unvan olarak kabul edilmiş; 6102 sayılı Kanun ile yönetim kurulu başkanına verilen görevlerin icra edilebilmesi için yönetim kurulu üyelerinden birinin başkan olarak seçilmesi zorunlu tutulmuştur.
4. 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının birinci cümlesinde yönetim kurulu başkanının öncelikle ve temel kural olarak yönetim kurulu tarafından her yıl üyeleri arasından seçilmesi öngörülmüştür. Bu kapsamda anılan fıkrada yönetim kurulu başkanının seçilmesi açısından yönetim kurulunun toplanmasına ve karar almasına ilişkin özel bir düzenleme yer almadığından yönetim kurulu toplantısının çağrısı esas sözleşmede nasıl düzenlenmişse o usule göre, esas sözleşmede bir düzenleme bulunmadığı durumlarda ise iç yönergede nasıl düzenlenmişse o usule göre yapılacak; esas sözleşmede aksine ağırlaştırıcı bir hüküm bulunmadığı takdirde üye tam sayısının çoğunluğu ile toplanan yönetim kurulunda toplantıda hazır bulunan üyelerin çoğunluğunun olumlu oyuyla her yıl seçilecektir.
5. 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesinde ise başkanın veya başkan vekilinin yönetim kurulu tarafından seçileceğine dair temel kurala istisna getirilerek esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin genel kurul tarafından seçilmesinin ön görülebileceği düzenlenmiştir. Buna göre esas sözleşmeye hüküm konulmak suretiyle yönetim kurulu başkanı ve vekili veya bunlardan birinin seçiminin genel kurula bırakılması mümkün hâle gelmiştir. Bu itibarla başkan ve vekilinin genel kurul tarafından seçimine ilişkin hüküm şirketin esas sözleşmesine kuruluşta yazılabileceği gibi sonradan da eklenebilir. Bu hükmün esas sözleşmeye ekleneceği değişiklik için Kanun’da özel bir toplantı ve karar nisabı öngörülmemiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı Kanun’un 421 inci maddesinin ilk fıkrasında öngörülmüş nisaplar bu değişiklik için de uygulanır. Fakat esas sözleşmede kararlaştırılarak ilgili nisapların başkanın veya vekilin seçimi açısından birlikte ya da ayrı ayrı ağırlaştırılması da mümkündür.
6. Görüldüğü üzere 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının birinci cümlesi ile başkan ve vekilinin seçilmesi noktasında yönetim kuruluna genel olarak kendisini organize etme serbestisi tanınmış; ancak anılan fıkranın ikinci cümlesi ile esas sözleşmede öngörülmesi şartıyla bu serbestinin genel kurul tarafından en azından başkan ve vekilinin seçimine ilişkin olarak kısıtlanabileceği düzenlenmiştir. Böylece 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesi ile 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesi ile öngörülen emredici hükümler ilkesi bağlamında esas sözleşmede Kanun’un anonim şirketlere ilişkin hükümlerinden sapabilmesine yönelik açık bir izin öngörülmektedir.
7. Hemen belirtilmesi gerekir ki 6102 sayılı Kanun ile mülga 6762 sayılı Kanun döneminde bulunmayan “emredici hükümler” ilkesi getirilmiştir. 6102 sayılı Kanun’un “emredici hükümler” başlıklı 340 ıncı maddesi gereğince esas sözleşmede yer alacak olan ihtiyari kayıtların geçerliliği, emredici hükümlere, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırılık veya imkânsızlık hâllerinin yanında ayrıca “Kanunda açıkça izin verilmiş olma” koşulu ile de sınırlanacaktır. Başka bir deyişle 6102 sayılı Kanun döneminde anonim şirketlere ilişkin bütün hükümler emredici nitelik taşımakta olup artık esas sözleşmeye konulacak ihtiyari kayıtlar, Kanun buna açıkça izin vermişse mümkün olabilecektir (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Genel Esaslar, Ankara, Yedinci Baskı, 2017, s. 285). Bu itibarla esas sözleşmenin Kanundan ayrı bir düzenleme getirmesi ancak kanunun buna açıkça izin vermesi şartına bağlıdır. Kanun açıkça izin vermedikçe esas sözleşmede kanundan sapan bir düzenlemeye yer verilmesi mümkün değildir.
8. Dolayısıyla 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesinin açık hükmü gereğince kanunda gösterilen bazı hususların esas sözleşmeye yazılması zorunludur; kanunun izin verdiği hususlarda pay sahiplerince öngörülen diğer bazı hususların geçerli olması da kural olarak esas sözleşmeye hüküm konulmasına bağlıdır. Esas sözleşmenin ihtiyari nitelikte hüküm içerebilmesi için dahi kanunun buna dair açıkça izin vermiş bulunması gerekir.
9. 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının birinci cümlesi olarak yer alan “Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer” şeklindeki hükmün gerek lafzı gerekse başkan olmaya bağlanan sonuçlar gözetildiğinde emredici niteliktedir (Ünal Tekinalp, Sermaye Ortaklıklarının Yeni Hukuku, …, Dördüncü Baskı, 2015, s. 266). Başka bir deyişle burada emredici olan husus başkanın ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere en az bir başkan vekilinin yönetim kurulu üyeleri arasından “yönetim kurulu” tarafından ve “her yıl” seçilmesidir. 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının ikinci cümlesi ile 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesi ile öngörülen emredici hükümler ilkesi bağlamında esas sözleşmede, başkanın ve başkan vekilinin veya bunlardan birinin, genel kurul tarafından seçilmesi öngörülerek başkanın ve başkan vekilinin “yönetim kurulu” tarafından seçileceğine dair emredici hükümden sapılmıştır. Dolayısıyla başkanın ve başkan vekilinin “her yıl” seçileceğine dair emredici hükümden sapılması noktasında açıkça bir izin öngörülmemiştir (Cafer Eminoğlu, Şirketler Hukuku Şerhi C. II, Editör Kemal Şenocak, Ankara, Birinci Baskı, 2023, s. 1743).
10. Bu itibarla 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı madde[si]nin ilk fıkrasının birinci cümlesinde belirlenmiş olan bir yıllık sürenin, başkanın ve başkan vekilinin seçim yetkisinin genel kurulda olduğu durumlar için de geçerli olduğu, 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesinde öngörülen emredici hükümler ilkesinin daha uzun bir sürenin kararlaştırılmasına imkân sağlamadığı kabul edilmelidir. Başka bir deyişle bir yıllık süre, başkanın ve başkan vekilinin seçim yetkisinin hangi organda olduğuna bakılmaksızın uygulanması gereken genel bir süre olarak düzenlenmiştir. Bu sebeple bir yıllık süre[nin], seçim yetkisi genel kurulda olduğu hâlde de uygulanması gerekir.
11. Öte yandan yönetim kurulu başkanının genel kurul tarafından seçileceğinin esas sözleşmede düzenlendiği durumlarda yönetim kurulu başkanının her yıl seçilmesi zorunluluğu şirket açısından pratik olmayan sonuçlar doğursa bile bir önceki başkanı seçmiş olan genel kurulun yapısında değişiklikler olması hâlinde fayda sağlayacağı, yine başkanın her yıl seçilmesinin azil müessesesi uygulamaya konulmadan başkanın değiştirilmesine fırsat sunabileceği ve başkanın devam eden yılda seçilmek motivasyonuyla daha özenli hareket ederek şirketin işleyişine katkıda bulunabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Bununla birlikte genel kurulun başkanı seçmeyi ihmal etmesi hâlinde yönetim kurulunun öncelikle genel kurulu bu amaçla toplantıya çağırabileceği, genel kurulun toplanamaması ya da toplanmasına rağmen başkan seçmemesi hâlinde şirketin işleyişini teminen genel kurul seçene kadar başkanın yönetim kurulu tarafından belirleneceği kabul edilmelidir (Eminoğlu, s. 1742).
12. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, davacı şirketin esas sözleşmesinin 12.03.2015 tarihinde tescil edildiği, esas sözleşmenin 8 inci maddesinde yönetim kurulu başkanının üç yılda bir genel kurul tarafından seçileceğinin düzenlendiği, bu kapsamda davacı şirketin 22.03.2019 tarihli olağan genel kurul toplantısında esas sözleşmenin 8 inci maddesi gereğince …’ın üç yıllığına yönetim kurulu başkanı olarak seçildiği anlaşılmaktadır.
13. Davacı şirketin esas sözleşmesinin 8 inci maddesinde yer alan yönetim kurulu başkanının genel kurul tarafından “üç yılda bir” seçileceğine dair düzenlemedeki “üç yılda bir” ibaresi, yukarıda da bahsedildiği üzere, 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesi ile öngörülen emredici hükümler ilkesi bağlamında esas sözleşmede yer almaması gereken bir ibaredir. Zira 6102 sayılı Kanun’un 366 ncı maddesinin ilk fıkrasının birinci cümlesindeki “Yönetim kurulu her yıl üyeleri arasından bir başkan ve bulunmadığı zamanlarda ona vekâlet etmek üzere, en az bir başkan vekili seçer” şeklindeki hüküm emredici nitelikte düzenlenmiş olup yönetim kurulu başkanının genel kurul tarafından seçileceğinin esas sözleşmede düzenlendiği durumlarda başkanın ve başkan vekilinin “her yıl” seçileceğine dair emredici hükümden sapılması noktasında açıkça bir izin öngörülmemiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı Kanun’un 340 ıncı maddesi ile öngörülen emredici hükümler ilkesi bağlamında bir yıllık süreden açıkça sapılacağı belirtilmediği için bir yıllık süre, seçim yetkisinin genel kurulda olduğu hâlde de uygulanması gereken emredici bir düzenlemedir.
14. Bu itibarla davacı şirketin esas sözleşmesinde yer alan yönetim kurulu başkanının yönetim kurulu üyeleri arasından üç yıl süre ile anonim şirket genel kurulu tarafından seçilmesine ilişkin düzenlemenin bir yıldan fazla süreler yönünden geçerliliğinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla davalı … müdürlüğünün yönetim kurulu başkanı seçimini bir yıllık süre yönünden tescil etmesinde hukuka aykırılık bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.”