TTK 493/4 HÜKMÜNDE ŞİRKETE TANINAN HAKKIN HUKUKİ NİTELİĞİ[1]
Anonim şirketlerde, bedeli tamamen ödenmemiş paylara ilişkin olarak TTK m. 491’de öngörülen sınırlamanın dışında kural olarak paylar serbestçe devredilebilir. Bunun istisnası ise esas sözleşmeyle nama yazılı paylar için bir devir sınırlaması öngörülmesi, yani bir bağlam hükmüne esas sözleşmede yer verilmesidir. Esas sözleşmedeki devir sınırlaması, nama yazılı payların devrini sınırlandırır. Bu hukuki rejim, Kanunun 492. ile 498. maddeleri arasında düzenlenmiştir[2]. Buradaki temel ayrım, payların borsaya kote olup olmamasıdır. Devir sınırlamasına ilişkin hukuki rejim, borsaya kote olmayan ve borsaya kote olan paylar bakımından farklılık arz eder. Bir diğer durum ise devrin iradi olup olmaması bakımından öne çıkar. Yani; iradi devirler için farklı bir hukuki rejimle, iradi olmayan devirler için farklı bir hukuki rejim ile karşılaşılır.
Bu tebliğin konusu, esas sözleşmesel devir sınırlamasına tâbi olan ve borsaya kote olmayan payların irade dışı devrinde yani; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla edinilmesi suretiyle ortaya çıkan hukuki durumda şirkete tanınan payları gerçek değeri üzerinden satın almayı önerme hakkının hukuki niteliğidir.
İRADİ DEVİRLER
Bir esas sözleşmesel devir sınırlamasında (borsaya kote edilememiş) nama yazılı paylar için öncelikle devir şirketin onayına tâbi tutulabilir. Şirketin, iki farklı nedenle onay vermekten kaçınabilmesi mümkündür. Bu iki olasılıktan ilki, şirket esas sözleşmede tanımlanmış önemli bir sebebi ileri sürerek devre onay vermekten ve pay defterine kayıt yapmaktan kaçınabilir. İkinci ihtimâlde ise şirket, devredene paylarını gerçek değeri üzerinden kendisi, diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına satın almayı önermek suretiyle devre onay vermekten ve pay defterine kayıt yapmaktan kaçınabilir. Bu iki hukuki imkân ve sonuçları birbirinden farklıdır. Şirket, eğer önemli bir sebebi esas sözleşmesinde öngörmüş ve bu sebebin gerçekleştiği hâllerde devre onay vermekten kaçınacak ise bu önemli sebebi Kanun, TTK m. 493/2’de iki kriter üzerinden tanımlamıştır. Bu önemli sebep, şirketin işletme konusuna veya işletmenin ekonomik bağımsızlığına yönelik bir değerlendirme yapıldığında haklı görülebilecek nitelikte olmak durumundadır. Ancak ikinci ihtimâlde yani, şirketin esas sözleşmesinde yer alan devir sınırlaması kapsamında başvurma anındaki gerçek değerini ödemeyi önererek payları; kendisi, diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına satın almayı teklif etmesi ihtimâlinde önemli bir sebebin bulunmasına gerek yoktur. Bu, şirkete tanınmış bir kaçış klozudur (escape clause). Bu hâlde şirket, herhangi bir nedene dayanmaksızın salt bu öneriyi yapmakla devre onay vermekten ve devri pay defterine kaydetmekten kaçınabilir. Şayet bu iki imkândan bir tanesine dayanarak şirket, devre onay vermekten ve devri pay defterine kaydetmekten kaçınırsa bunun hukuki sonucu olarak, birlik teorisi uyarınca devir hükümsüz kabul edilir. Diğer bir ifadeyle, şirketler hukukunda anlamında pay sahipliği hakları, devralana intikâl etmiş olmaz; devredenle devralan arasındaki sözleşme de borçlar hukuku anlamında imkânsızlık nedeniyle bâtıl, yani kesin hükümsüz olarak kabul edilir.
Bu noktaya kadar ifade edilen hususlar, (esas sözleşmesel devir sınırlaması tâbi olan ve borsaya kote edilmemiş) payların iradi şekilde devredilmesi hâlinde, yani bir pay devir sözleşmesiyle payların mülkiyetinin naklinin taahhüt edilmesi ve bir tasarruf işlemiyle payların mülkiyetinin geçirilmesi (pay devrinin şirkete karşı hüküm ifade etmesi) istenmesi hâlinde TTK’nın düzenlendiği hukuki rejime ilişkindir.
İRADE DIŞI DEVİRLER
Bu tebliğde asıl incelenecek husus ise, devrin irade dışı gerçekleşmesi yani; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri ve cebri icra yoluyla payların mülkiyetinin geçişi durumundaki hukuki rejime ilişkindir. Bu hâlde (irade dışı devirlerde), esas sözleşmesel devir sınırlamasına tâbi olan ve borsaya kote edilmemiş nama yazılı payların bir başka kişiye intikâli, ancak şirket tarafından payların gerçek değeri üzerinden satın alınmasının önerilmesi hâlinde engellenebilir. Diğer bir ifadeyle, şirket ancak payları gerçek değeri üzerinden satın almayı önerdiği takdirde payların geçişine onay vermeyi reddedebilir. Burada şirketin, önemli sebebe sığınma ihtimâli bulunmamaktadır. Şirket, ancak Kanunun kendisine tanıdığı, TTK m. 493/4 gereğince tanınan kaçış klozunu kullanabilir ve payları gerçek üzerinden devralmayı önermek suretiyle miras, mirasın paylaşımı, eşler mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla payları edinen kimseye payların geçişini engelleyebilir. Şunu da ifade etmek gerekir ki, esasında burada miras, mirasın paylaşımı, eşler mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla payları edinen kimse aslında TTK m. 494/2 gereğince payların mülkiyetini ve paylara bağlı malvarlıksal hakları iktisap etmiştir fakat şirket, bu devre onay vermediği sürece paya bağlı yönetsel hakları yani, genel kurula katılma ve oy hakkını kullanamaz.
ŞİRKETE TANINAN HAKKIN (TTK 493/4) HUKUKİ NİTELİĞİ
Şirket, gerçek değeri üzerinden payları devralmayı önermek suretiyle devre onay vermeyi reddedebilir. Burada Kanun koyucu, gerçek değeri üzerinden payları devralmayı önermek ifadesini kullanarak aslında bir icap ile karşı karşıya olunduğu intibaını oluşturmuştur. Ancak doktrinde bu husus tartışmalıdır ve bu hususta iki farklı görüş mevcuttur.
Hâkim görüş, şirkete TTK 493/4’de tanınan gerçek değeri üzerinden payları devralmayı önerme hakkının yasal bir önalım hakkı olduğunu yani, yenilik doğuran bir hak olduğunu ve tek taraflı bir irade beyanıyla satım sözleşmesinin kurma imkânı tanındığını kabul etmektedir. Buna göre hâkim görüş, Kanunun lafzından farklı bir sonuca ulaşır. Özellikle belirtmek gerekir ki, hükmün gerekçesi de hâkim görüş doğrultusundadır. Şirket, bu hakkı kullanmakla birlikte yani 493/4 hükmü gereğince payların gerçek değeri üzerinden devralmanın önerilmesiyle artık satım sözleşmesi kurulmuş olacaktır denilmektedir. Bu görüşü savunanlar; Ünal TEKİNALP, Erdoğan MOROĞLU, Ercüment ERDEM, Murat Yusuf AKIN, Anlam ALTAY ve Rauf KARASU’dur.
Azınlık görüş ise; Necdet UZEL, Tamer BOZKURT ve Sinan YÜKSEL tarafından savunulmaktadır. Bu görüşe göre, burada şirketin 493/4 hükmünde görülen hakkı, kullanmasıyla birlikte satım sözleşmesinin kurulduğunu kabul edebilmek mümkün değildir. Burada zaten esas sözleşmesel devir sınırlamasının amacı, yabancılaşmayı önlemektir, şirkette bulunması arzu edilmeyen kimselerin pay sahibi olunmasının önlenmesidir bu itibarla da; miras, mirasın paylaşımı, eşler mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla payları edinen kimse payların mülkiyetini ve paylara bağlı malvarlıksal hakları iktisap etmesine rağmen şirket, bu devre onay vermediği sürece paya bağlı yönetsel hakları yani, genel kurula katılma ve oy hakkını kullanamayacağından yabancılaşma zaten önlenmiş olacaktır ve malvarlıksal hakların kullanılmasında da bir sakınca bulunmadığından bu hâlde, şirketin bu hakkı kullandığını bildirmesiyle tek taraflı olarak satım sözleşmesinin kurulduğunun kabul edilmesi doğru değildir.
AYOĞLU’da hâkim görüşü desteklemektedir. AYOĞLU, iki temel gerekçeden söz etmektedir. Birincisine göre, kaçış klozu bakımından yani şirketin, devre konu payları gerçek değeri üzerinden satın almayı önermesi imkânı bakımından iradi devirlerle irade dışı devirlerde menfaatler dengesinin farklı olduğunun gözden kaçırılmaması gerekir. Diğer bir ifadeyle, TTK 493/1’e göre, iradi bir devirde şirkete tanınan payları gerçek değeri üzerinden satın almayı önerme hakkı gerçekten bir icap olarak nitelendirilmelidir. Çünkü buradaki menfaatler dengesi bunu gerektirir. Şöyle ki; esas sözleşmesel devir sınırlamasına tâbi nama yazılı paylarını devretmek isteyen pay sahibi, üçüncü bir kişiden yüksek bedelli bir öneri alabilir. Fakat daha sonra şirkete pay devrine onay için başvurulduğunda eğer iradi devirlerde şirkete tanınan öneri hakkı, bir kanuni önalım hakkı olarak kabul edilecek olursa şirket, payları gerçek değeri üzerinden devralmayı önerdiği zaman paylarını devretmek isteyen pay sahibi mağdur olabilir. Çünkü payların gerçek değeri, üçüncü kişi tarafından kendisine önerilen bedelden daha düşük olabilir. Diğer bir ifadeyle, üçüncü kişi payların değeri olarak 100 birim ödemeyi kabul etmişken; şirkete başvurulduğunda, şirkete TTK 493/1’de tanınan hak bir önalım hakkı olarak değerlendirilecek olursa şirket, gerçek değer üzerinden ve örneğin 100 birim yerine 60 birim ise, 60 birimin önerilmesi suretiyle paylar tek taraflı irade beyanıyla alabilir. Bu doğru bir çözüm değildir. Burada devreden pay sahibine üstünlük tanımak gerekir. Devreden pay sahibi, şirket tarafından önerilen gerçek değeri yeterli bulmazsa şirket zaten pay defterine kayıttan kaçınmış olduğu için o vakit paylarını satmayıp, pay sahibi sıfatını korumak imkânına sahip olmalıdır. Ancak payların irade dışı devrinde (miras, mirasın paylaşımı, eşler mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla iktisap), artık bir önceki pay sahibinin pay sahipliği sıfatı sona ermiş, paylar üçüncü bir kişiye geçmiş demektir. Yani; miras, mirasın paylaşımı, eşler mal rejimi hükümleri veya cebri icra yoluyla iktisapta mülkiyet zaten geçmiş durumdadır. Dolayısıyla burada, yabancılaşma gerçekleşmiş durumdadır. Paylar, esas sözleşmesel devir sınırlamasıyla belirli pay sahiplerinin arasında kalsın (pay sahipleri çevresi korunsun) arzu edilmişti ama yabancılaşma gerçekleşip bir başkası pay sahibi oldu, payların mülkiyeti intikâl etti. O zaman bu yabancılaşmayı önleme imkânının, şirkete tanınan bu hakkın (TTK 493/4) yani, devre konu payları gerçek değeri üzerinden satın almayı önerme hakkının yasal önalım hakkı olduğu, tek taraflı bir irade beyanıyla sözleşme kurmaya imkân sağlayan bir hak olduğunun kabul edilmesi gerekir. Burada, payların irade dışında devrinde önceki pay sahibinin pay sahibi olarak devam etme şansı bulunmadığından artık payların mülkiyeti de bir başka kimseye intikâl etmiş olduğu için yabancılaşmayı önlemek bakımından yapılabilecek yegâne şey üçüncü kişinin elindeki payları, şirketin ya da şirketin göstereceği pay sahiplerinin almasına imkân sağlamaktır. Bu da ancak, TTK 493/4’te tanınan hakka yasal bir önalım hakkı niteliği izafe etmek suretiyle mümkündür.
[1]Sayın Prof. Dr. Tolga AYOĞLU tarafından Prof. Dr. H. Ercüment ERDEM’e Saygı Günü’nde sunulan tebliğe ilişkin notlar ve akabinde gerçekleştirilen tartışma ve açıklamaların derlemesi. Hazırlayan: Rıza GÜNDOĞDU, 31.10.2021.
[2]TTK m. 493: Borsaya kote edilmemiş nama yazılı paylar
(1) Şirket, esas sözleşmede öngörülmüş önemli bir sebebi ileri sürerek veya devredene, paylarını, başvurma anındaki gerçek değeriyle, kendi veya diğer pay sahipleri ya da üçüncü kişiler hesabına almayı önererek, onay istemini reddedebilir.
(2) Pay sahipleri çevresinin bileşimine ilişkin esas sözleşme hükümleri, şirketin işletme konusu veya işletmenin ekonomik bağımsızlığı yönünden onayın reddini haklı gösteriyorsa, önemli sebep oluşturur.
(3) Bundan başka, devralan, payları kendi adına ve hesabına aldığını açıkça beyan etmezse şirket, devrin pay defterine kaydını reddedebilir.
(4) Paylar; miras, mirasın paylaşımı, eşler arasındaki mal rejimi hükümleri veya cebrî icra gereği iktisap edilmişlerse, şirket, payları edinen kişiye, sadece paylarını gerçek değeri ile devralmayı önerdiği takdirde onay vermeyi reddedebilir.
(5) Devralan, paylarının gerçek değerinin belirlenmesini, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden isteyebilir; bu hâlde mahkeme şirketin karar tarihine en yakın tarihteki değerini esas alır. Değerleme giderlerini şirket karşılar.
(6) Devralan, gerçek değeri öğrendiği tarihten itibaren bir ay içinde bu fiyatı reddetmezse, şirketin devralma önerisini kabul etmiş sayılır.
(7) Esas sözleşme devredilebilirlik şartlarını ağırlaştıramaz.